Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- gerektiği kadar iyi yaşayamıyorum - işin komiği ‘gerektiği kadar iyi’ nasıl yaşanır, onu da pek bilmiyorum - bir yıl düş’e dokunur hiçbir şey yaşamıyorum, ertesi yıl bir gömülüyorum hayata, işe, düşe ve aşka, kaldırabilene aşkolsun - nerede, nasıl, ne zaman, kiminle, ne kadar daha fazla mutlu olunur, bilmiyorum -olmadığım yerleri, yapmadığım
Ummadığım zamanda, hiç ummadığım bir şekilde girdin hayatıma. Yanımda oldun, dostum oldun, hem dert yanıp hem eğlenebildiğim insan oldun, güvendirdin, kendine bağladın, gitgide katlanarak çoğalan bir sevgi oluşturdun içimde sana karşı. Her şey güzelken, tam birbirimize ait olmuşken, öyle çekip gitmen... Bilmiyorum sahiden. Aklından ne geçiyordu, bilemiyorum. Beni bilerek üzmediğine inanmak istiyorum ama yaptıkların, hiç umursamadan çekip gidişin, ardına bakmayışın, ne halde olduğumu umursamayışın herşeyin farkında olduğunu gösteriyor. Senin sayende güldüm, senin sayende ağladım, beraber sustuğumuz da oldu, çocuklar gibi şen şakrak olduğumuz vakitler de. Ama ben seni hiç bırakmadım. Sen gittiğinde bile, belki bir gün dönersin diye bıraktığın yerden hiç ayrılmadım. Dönmeyeceğini kendime anlatmaya çalışsam da, hep bunun umuduyla yaşadım. Sen hiç sevemedin, hissedemedin, dönmedin, olsun. Peki sen gittiğinde inanacak hiçbir şeyim kalmadığını da biliyor muydun? Keşke bilseydin. Keşke ben senin için ağlarken, sen başkalarıyla kahkahanın dibine vurmasaydın. Keşke sevmeseydim seni bu kadar.
Reklam
BİR BARDAK DEMLİ ÇAY, gizlenmiş onca acı ve biraz da yağmur var havada. Gel biraz hasbihâl edelim biz kârî. Çok insan demek çok dert demekti diye inandım hep. Belki de bu sebeple bilmeden öğrendim bir sırrı. Kalabalıklar içinde yalnız kalmak gerekti. İnsanlar acı veriyor ve acımıyorlardı. Belki de onun için kitapları sevdim. Bilmiyorum, bilemiyorum ve hatta bilmek de istemiyorum. Zira bilmek de acı veriyor kârî. Kitaplarda bir dünya bulmuş, orada kendime bir saltanat kurmuş insanlar gördüm. Yalnızca onlara benzemeye çalıştım belki de. Ya da onların kelimelerle kurdukları dünyaları gördükçe benim de olmalı dedim, benim de kelimelerle sırlanmış bir dünyam olmalı dedim. Onun içindir ki derdimi, hüznümü kelimelerle anlattım. Acıyı ben çektim ama kelimeleri ağlattım. Olduğumu değil de olmak istediklerimi yazdım. Belki de karşılaşsak bir yerlerde yazdıklarım gibi konuşamazdım seninle. Çünkü yazarken ağlayabiliyordu insan ama kelam ederken o yıkılası gururu vardı. Onun için belki de yazdıklarım gözyaşı kokardı. En azından bu kokuyu alabilenler vardı. Ya da öyle olmasını murad eder buna dua ederdim ben.
Bir kitap alıyorum elime şimdi. Masamın hemen sağ yanında duran kalınca ama nazik ve naif ve nazlı bir kitap. Belki aslı bir on asır evvel yazılmış. Öncelerden işaret koyduğum bir sayfasını açıyorum. Altını kırmızıyla çizdiğim satırı okuyorum; "Tasavvuf; açlık, azlık ve yalnızlıktır." Açlık bahsini geçiyor azlık ve yalnızlık bahsinde bekletiyorum fikrimi. Yalnızlığı anlıyorum ve seviyorum yalnızlığımı ve belki de şükrediyorum. Lakin azlık dediğinde bir sır arıyorum. Çok evvelden okuduğum bir kitap "Sır sol göğsün iki parmak üstündedir" diyordu. İnanamıyorum lakin inanmak istiyorum. Sırrı arıyorum yani ve her varlıkta bir sır olduğuna inanıyorum. Belki de bu sebeple bir azlık denen kavramda. Zira manasını sır olmadan anlayamıyorum. "Az"a sahip ol demek mi istiyor bana? Yoksa ne kadar "az"sın, farkına var mı diyor? Bilemiyorum. Daha onca şey geliyor zihnime lakin hepsini yazamıyorum sana. Zira aynı sayfada bir başka cümle çarpıyor gözüme, "Her gördüğüne bakma, her işittiğini dinleme ve her düşündüğünü söyleme." Hayret etmiyorum. "Eyvallah" diyor ve susuyorum. Bilmiyorum kârî. Lakin aynen o ağabeyimin dediği gibi ben de arıyorum. Herkesin ömrü boyunca bir şey aradığı gibi... Bu aşk bahsi "Kâl ilmi değil hâl ilmidir" biliyorum ve ben de hâline bakıp da aşkı göreceğim bir derviş meşrep insan arıyorum. Lakin var mı, bulur muyum, bulsam tanır mıyım? Bilmiyorum, bilemiyorum, bilmediğime seviniyorum.
536 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Bilmiyorum nereden kimden başlayacağımı bilemiyorum. Trabzon, Tebriz,Tiflis,Batum,İstanbul Zehra,Büyük hanım, İsmail, Setterhan, Sofya. Her karakter birbirinden güçlü. Savaşın yok ettiği hayatlar, düzenleri bozan insanları evinden, yurdundan eden lanet savaşlar. Günlerce aç sefil yürümek zorunda kalan büyük hanım ve Zehra'nın yanında yürüdüm. Okurken kalbim çok ama çok acıdı. Savaşı fırsat bilen aç gözlü insanlar, canının derdine düşen zavallı insanlar. Üzüldüm, kızdım durdum düşündüm, empati kurdum. İnsanlar savaştan kaçarken köpekleri Masalı bırakmadılar, hevesleri geçince kedileri, köpekleri sokağa bırakan insan müsveddeleri bu kitabı okurken utanırlar mı? Acaba... İsmail'in defterine yazdıkları, vatanı için canını veren açlık,sefalet hastalıkla sınanan insanlar. Okurken gözyaşlarıma engel olamadım. Keşke savaşlar olmasa, keşke insanlar ölmese, keşke kimse evinden,yurdundan olmasa ah bu keşkeler. Setterhan sen ne güzel seviyorsun aşkı sevgiyi kalbimin her zerresinde hissede hissede okudum. Keşke dedim her sevgi böyle olsa. Ah bu kitapta o kadar çok keşkeler var ki. Keşke daha önce okusaydım diyerek bir yenisini daha ekliyorum. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı dili çok yalın sayfalar su misali aktı. Trabzon'da asi hırçın Karadeniz de dolandım. İstanbul'da lütfen İsmail ölmemiş olsun diye hastaneden mutlu ayrılmak istedim. Batum'da ,Tebriz'de,Tiflis'te Setterhan aşkı ile yandım. Şiddetle tavsiye ediyorum okuyun okutun ve kitapla kalın.
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127,3bin okunma
"Kendimi bilmiyorum. Bazen dünyayı içime sığdıracak kadar genişliyor yüreğim, bazen kendi çırpıntılarına bile dar geliyor. Bazen küçük bir gülücük bile yetiyor içimi ısıtmaya, bazen dağlara yükselen kahkahalar bile yetmiyor yüzümü güldürmeye. Bazen inanılmaz derecede uçarı, bazen iflah olmaz biçimde kanadı kırık oluyorum. Hep aynı bedenin içinde yaşıyor, ama kendimi bilemiyorum."
Reklam
ne yapacağımı bilemiyorum. Artık kim olduğumu bile bilmiyorum.
Sayfa 547
724 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
TUTUNAMAYANLAR'A TUTUNDUK!..
Oğuz Atay bir şeyler yazsın, ben de onları okuyayım...Şimdi, ölü halde bile yazsa birçok yazardan mislince daha iyi yazar. Ölüsü yeter, derler ya, işte öyle! *TUTUNAMAYANLAR'IN BENDEKİ ÖNEMİ: 6. kez okudum Tutunamayanlar'ı. 2018'de ilk kez okumuştum, henüz 9. sınıfa gidiyordum. Neyime güvenerek okudum o zaman, bilmiyorum. Ama
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,7bin okunma
272 syf.
8/10 puan verdi
Keşke daha önce okumuş olsaydım dediğim bir kitap ile karşınızdayım. Çocukken okumuş olsaydım belki de hayranı olacaktım bu eserin. Biraz hayal kırıklığı yaşadım açıkçası. 🪄Şimdiye kadar hiçbir kitabı kötülemedim. Harry Potter’ı da kötüleyecek değilim. Sadece benim sevdiğim bir tür değil. Belki ilk kitap olduğu İçin bilemiyorum biraz yavan geldi. Ya da klasik kitap okumaya alıştığım İçin olabilir. Ruh halim uygun olmayabilir. Her neyse genel olarak akıcı sürükleyici bir eser diyebilirim. Serinin diğer kitaplarını okur muyum bilmiyorum ama filmlerini izlemeyi düşünüyorum. Kitabın konusu; Harry Potter adındaki baş karakterimiz teyzesi,eniştesi ve kuzeni ile yaşamaktadır. Aslında kim olduğundan bihaber yaşadığı evde pek de mutlu değildir. Bir gün bu çocuğa bir baykuş tarafından mektup gelir. Bu mektup tüm hayatını kökünden değiştirecektir. Hemen hemen herkesin adını duyduğu bir eser olduğundan çok detaylıca anlatmayacağım. Yine de keyifli hoş bir okuma oldu benim için. Tavsiye ederim
Harry Potter ve Felsefe Taşı
Harry Potter ve Felsefe TaşıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 202053bin okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.