Kitap hepimizi ilgilendiren bir konuda yazılmış. Bu konunun farkında olanlar da var olmayanlar da. Yazar buna "boşluk"adını vermiş. Sizler nasıl ifade edersiniz bilmiyorum. Bu kitabı okumadan önce ben de kendime hep şöyle derdim: İçimde bir boşluk var. Yani benim bu konuyu ifade edişim böyle. Kitaptaki ifadeye çok benzer. Karakterimiz Eylül ve onun kalbindeki boşluğu... O bu boşlukla neler yapacak bunu okuyoruz. Sadece Eylül'ün de değil çevresindeki kişilerin de kalbindeki boşlukları.. Eylül'ün tanıdığı biri olmak isterdim,belki benim boşluğuma da bir şeyler söylerdi.
Kitapta ayrıca Eylül ve Yavuz'un sohbetlerini çok beğendim. Parkta karşılaştığı Handan'la olan konuşmaları da aynı şekilde. Kitap karakterlerine imrendim. Bu gibi konularda sohbet edebilecek insanlara denk gelmek maalesef...
Kitabı sevdim. Bu konuda bir kitap yazdığı için
Bugünlerde insanlar hep şikâyeti seçiyor değil mi? Bayılıyorlar kendilerini mağdur göstermeye. Adeta bir mağduriyet yarışması bu! Mesela birisine diyorsun ki, başım ağrıyor. Hemen cevap veriyor ya sorma benim de gözüm ağrıyor ama nasıl kötü nasıl!
"Bugün bir arkadaşım eski sevgilisinin onu unutup unutmadığını çok merak ettiğini, unutmadıysa tekrar denemek istediğini söyledi. Yoluna bakmasını söyledim. Ama bunu derken bile onun kafasında bu soruyla yoluna bakamayacağını biliyordum. O yüzden sor dedim. Sor korkma. Sordu"... "Hayat her zaman romantik filmlerdeki gibi olmuyor. Seni çoktan unuttum, başka bir şansımız yok, bir daha bana yazma." dedi kız. Şimdi ne oldu? Korktuğu cevabı aldı çocuk değil mi? Kaybetti mi? Hayır. Yine kazandı. Kazanma çeşitlerinden birini kazandı. Yoluna bakmayı kazandı.