bu akşam rüyamda leylayı gördüm, derdini ağlarken yanan bir muma; ipek saçlarını elimle ördüm, ve bir kement gibi takdım boynuma, bu akşam rüyamda leyla'yı gördüm. leyla.. ela gözlü bir çöl ahusu, saçları bahtından daha siyahtır. kurmuş diye sevda yolunda pusu, döktüğü göz yaşı, çektiği ahdır. leyla.. ela gözlü bir çöl ahusu. bir damla inciydi kirpiklerinde, aşkın ıstırapla dolu rüyası bir başka güzellik var kederinde bir başka alem ki ruhunun yası, sessiz incileşir kirpiklerinde.
DENİZ TÜRKÜSÜ Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli. Ömrünün geçtiği sâhilden uzaklaştıkça Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça. Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık. Başka bir çerçevedir git gide dünyâ artık. Daldığın mihveri gittikçe, sarar başka ziyâ; Mavidir her taraf, üstün gece, altın deryâ …
Reklam
YAŞAMAK GİBİ -C.A. Kansu'nun anısına-
Küçük şeyleri sevmeliyim, Dedem Ceyhun öğütledi. Çolak amcamın demlediği Bergamut tütsülü çayları, Zından demirlerinde akşam Karanlığı gözaltında tutanı,
Sayfa 541
“ Şimdi bir derin mavide akşam oluyor..”
Sayfa 18 - EVERESTKitabı okuyor
(...) Koskoca uzayı minicik mavi dünyanın canlı hayatlarıyla dolduruyorum. Bütün evren yeşilleniyor, coşkulu renklerle isiklaniyor. İmkansız uzaylı asklari uyduruyorum bazen.Kızların dikkatini çekiyorum. Sarıl bana, bak, hiçbir şey olmayacak. Bakire isen bakire, ergen isen ergen kalacaksın. Yenileneceksin, hep yepyeni. Zaman boyutu farklı çünkü. Yaşlandıkça, ilerledikçe, gencleseceksin. "Her varlık ancak kendi benzerini yaratabilir," diyen, zırh sandığı giysilerinin içinde bütün muktedirleri öldürmüş olan "Uzay Don Kisot'unuz" bütün yeldegirmenlerini çalıştırdı, hayat yeniden öğütüldü, bütün aşklar yeniden yazıldı. Savaşlardan evine çolak dönen Cervantes'i yeniden yarattı. Bak kızım, sayende parmaklarim, kesik, sol elim yeniden bir bebek eli gibi büyümeye başladı. Benim evim, gezegenim yok. Hep herkesin dışındayım. Seyisim, Sancho Panza'm beni her akşam Kocayol'daki Üçgen Kahve'de bekliyor. Ona çil çil renkli bilyeler götürüyorum. Lafın gelişi, bilye dediysem, gerçekte onlar gezegen. Bilyelere hapsettim gidip görüp gezdigim gezegenleri. Sancho Panzo artık, " Ne düştü ne kırıldı? " diye sormuyor. Akşama ben gelene kadar bilyelerimle oynuyor. Çak! Çak!Çak! " Sana da birkaç tane vereyim mi?" diye soruyorum çak çak kızlarin bacaklarını okşarken. Elim bacakların derinliğine inerken parmaklarımı etlerine sıkıştırıp yüzüme gözlerindeki yasak işaretiyle bakıyorlar. (...)
Sayfa 38 - MetinlerarasıKitabı okuyor
:D
Çünkü eğer kadın gerçeği söylemeye başlarsa aynadaki görüntü büzülür; erkek hayata uyum sağlayamaz olur. Kahvaltıda ve akşam yemeğinde kendini olduğundan bir kat daha büyük görmezse hükümler vermeye, vahşileri uygarlaştırmaya, yasalar koymaya, kitaplar yazmaya, süslenip ziyafetlerde nutuk çekmeye nasıl devam eder?”
Reklam
.... Susuyorsun Durmadan haykıran dünyaya inat Görür gibisin acıyla konuşan çocukları İçinde bir yerlere akşam oluyor Rüzgâr görmüyor bayrağımız Rüzgâr görmüyor tarlalarımız Rüzgâr görmüyor umudumuz buğdamız Rüzgâr Görmüyor Soluğun birden dolduruyor hücreni Susuyorsun Türkü söylemiyorsun Ağır bir yumruk gibi usul usul türküler ... Erol Çankaya
Sayfa 533
120 syf.
·
Not rated
·
Read in 14 hours
AĞRIDAĞI EFSANESİ - YAŞAR KEMAL
AĞRIDAĞI EFSANESİ -ÖZET- Kitap 120 sayfadan oluşuyor. Bir gün Ağrı dağı'nda yaşayan Ahmet'in evinin önüne dizginleri sırma işlemeli, gümüş ayarlı, zengin ve önemli gününe ait olduğu anlaşılan bir at bulunur. Ata gören sofi bir işaretten Ahmet'e bir misafir geldiğini düşünür. Ama Ahmet her şeyden habersiz kaval çalmaktadır. Ahmet
Ağrıdağı Efsanesi
Ağrıdağı EfsanesiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202227.6k okunma
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir akşam üstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan kimi zaman ellerini kırar tutkusu birkaç hayat çıkarır yaşamasından hangi kapıyı çalsa kimi zaman arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Sayfa 91 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Küçük bir çocukken... Zamansız, diğer bir deyişle zaman hesabı yapmadan yaşanan günler- di. Hayatın sonsuz bir şekilde akıp gittiği zannedilen, insanın nedenler çukuruna henüz düşmediği dönem... Sabah olur, gün yaşanır, akşam olur, mevsimler değişir ama zamanın geçtiğinin farkında değildir insan. Hiçbir şey için acele etmek gerekmez. Bir şeyleri ıskalamak korkusu, fırsatları kaçırmak kaygısı, yarışta geri kalmış olma tedirginliği gibi lüzumsuz şeyler henüz çok uzaklardadır. Kişinin etrafında oyalandığı basit bir hayat vardır; basit ve kendi hâlinde dönen bir dünya... Olan, olmaya devam eden ve olacak olanher şey kabullenilmiştir ve öyle yaşanıp gidilmektedir. Zihin geçmişe takılıp kalmaz, gözler geleceğin karanlıklara su da yorulmaz, neden diye sorulmaz.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.