Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yenilgi, teorik olarak öğrenemeyeceğimiz, hissedemeyeceğimiz bir güç katıyor bize
"Biliyorum, Sen bazen kullarına oyunlar oynayıp onları deniyorsun. Hoşlanmadıklarına da tuzaklar kurup onları iyice yoldan saptırıyor, içlerindeki ikiyüzlülüğü, kefereliği açığa çıkartıyorsun. Kafaları karıştırmak da hoşuna gidiyor. Bazen benzeşen ayetler indirip bizleri ortada bırakıyorsun. Biz saftirik kullar da tartışıp duruyoruz, o mu
Sayfa 152 - e-bookKitabı okuyor
Reklam
Yanan bir binada sadece kendi evindeki yangını söndürmek neyi değiştirir?
Her dürüst insan, her devrimci bir başkasının yanağına atılan tokadı kendi yanağında hissetmelidir.
Bacon, aslında bütün yaşamı boyunca üretken olmuştur. Bir Rönesans uzmanı olan Brian Vickers, ürettiklerinin niteliğine ve niceliğine bakınca, Bacon'ın bütün bunları boş zamanında yazmış olmasına hayret eder. Göktürk'ün deyişiyle, bir an bile boş durmayan, kendine önemli önemsiz, büyük küçük bir uğraş bulmadan edemeyen ve tedirgin bir adam olan Bacon'ın ölümü de bu çalışma aşkı ve tedirginliğinden olmuştur. Yoğun kar yağışının olduğu bir günde Londra yakınındaki Highgate'de gezintiye çıktı, o günlerde soğuğun eti bozulmadan koruyup koruyamayacağı üzerinde kafa yoran Bacon bir tavuk alıp onu kesti, içini karla doldurdu ve deneyin başarılı olduğuna kanaat getirdi. Deney sırasında soğuk alan Bacon hastalandı, yakınlarda oturan arkadaşı Lord Arundel'in evine sığındı. Lord'u pevde bulamadı, evin hizmetçisi Bacon'a yatak hazırladı. Ancak yatağın nemli olduğu ve Bacon'ın soğuk algınlığını hızlandırdığı söylenir. Bunun sonucunda, 9 Nisan 1626 günü vefat etti, geride özellikle şu sözünü doğrularcasına yaşamaya devam eden yapıtlarını bıraktı: "Canımı Tanrı'ya, gövdemi mezara, adımı gelecek çağlara ve yabancı uluslara bırakıyorum." Francıs Bacon, Denemeler. (iş Bankası, Vlll. Baskı, sunuş.)
Cesaret tıpkı bir adıma benzer; o adımı attığında ya zirveye çıkarsın ya da uçuruma düşersin. Hayallerin gerçekleşmesi için peşinden koşmak, koşmak için ise sadece cesaret gerekir.
Reklam
Girilmeyen bir mücadelenin bize herhangi bir kazancı olamaz. Kazanmak, inanmak demektir.
Ölümü şimdiden bir başarısızlık olarak görmüyorum. Nâzım Hikmet'in de söylediği gibi öldüğümde yalnızca yarım kalan bir şarkının acısını toprağa götüreceğim.
Ahlaki ve felsefi açıdan doğru kabul edilen iyi ve güzel kavramları, aslında kendimize yaptığımız yatırımdır sadece. Karakterimizin bir getirisi, doğru insan olmanın verdiği bir ayrıcalıktır.
"Bir yandan çok güzel, diyorum, sanki dünya yepyeni bir yer gibi, hani derler ya, yeniden doğmuş gibi oldum, evvelden bildiğim hiçbir şey aynı gelmiyor. Bir yandan da çok yoruluyorum, içim yoruluyor, her şeye baştan başlamışım gibi, baştan öğreniyorum, her tarafta bir güzellik var ama işte onun da fazlası ağır geliyor, sokakta yürüyorsun, birinin yüzüne bakıyorsun, güzel geliyor, güzel de denmez ya ona işte, böyle heyecan veriyor sana, bu böyle olmuş, nasıl da olmuş, olmayabilecekken olup- benim gibi işte, orada yürüyorum ama yürümüyor olabilirdim, evde de olmayabilirdim, hiçbir yerde- ve güzel işte, orada olabiliyorum, havayı içime çekebiliyorum, mucize gibi bir şey, diyorum, böyle nefes almak nasıl bir mucize, halbuki her an kesilebilir, tık, bir anda şu sokak, şu günbatımı, hepsi kararıp gidebilir ama işte hâlâ var."
Sayfa 58 - ÖmürKitabı okuyor
Reklam
Son itiraf
Seneler geçti, sevgili Manuel Valadares. Bugün kırk sekiz yaşındayım ve bazen kendimi hasrete öyle kaptırıyorum ki hala çocuk olduğumu zannediyorum. Her an ortaya çıkıp bana sinema yıldızı kartları ya da misketler getireceksin sanki. Hayatın şefkatli yanını bana sen öğrettin, sevgili Portuga. Bugün çocuklara misketler ve kartlar dağıtmaya çalışan benim, çünkü şefkat olmayınca hayatın pek değeri kalmıyor. Şefkat göstermek beni bazen mutlu ediyor, bazense yanıltıyor, ki bu ikincisi daha sık oluyor. O günlerde, yani beraber geçirdiğimiz günlerde, henüz hiç duymamıştım, uzun yıllar önce bir Budala Prens' in gözlerinde yaşlarla bir sunağın önünde diz çöküp ikonlara sorduğu şu soruyu: "KÜÇÜCÜK ÇOCUKLARA HER ŞEYİ NEDEN ANLATMAK GEREK?" Hakikaten de sevgili Portuga, bana her şeyi çok erken anlattılar. Hoşça kal! Ubatuba, 1967
Sayfa 183 - Can YayınlarıKitabı okudu
..halı da yumuşak mıymış ne, öyle görünmüyordu, oturuverince dünyada ne güzel bir yer kaplandı, şimdi, tam şimdi kıyamet kopsa keşke, camlara ağacın dalları hafiften çarpıyor, tıkır tıkır, güneş parlıyor parçalı bulutlu, en güzel hava, işte şimdi şu andan başka pek kıymet verilecek bir şey yok sanki, yokluğuna vahlanılacak bir şey yok sanki; şu an kubbe ne kadar yüksek, renk renk, lambalar sonsuzluk alameti gibi şimdi, tam şimdi ayak parmaklarım içeri doğru kıvrıldı, bulunduğum yerden memnunum evet şimdi, tam iken, çok seyrek hallerde olduğum gibi arandığım yerde iken kıyamet kopsa; keşke, keşke, keşke, böyle güzel bir günde. Ama şimdi seyrelecek, her şey seyrelecek, sonra da bitecek, anı bile hatırlamayabilirim, halbuki vardı, vardı da geçti.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
...şayet ağzından bir sözcük çıksa, bana doğru bir adım atsa,beni anlamayı denese o an ona tüm kalbimi verirdim.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
...o zaman bilmediğim veya bilmek istemediğim birçok şeyi ancak şu an çok net anlıyorum.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.