Çok etkileyici görünseler de, röntgen filmleri mermilerin yumuşak dokuda bıraktığı hasarı göstermiyordu. Parçalanmış damarlar, ezilmiş beyin dokuları. Bir ömre bedel anı yok edilmişti..
Sayfa 131 - Doğan KitapKitabı okudu
Kuşkusuz, şu anda sahip olmanız gereken derin düşünceden ötesi yoktur. Her an üst üste konularak ömür ortaya çıkar. Bu noktaya dikkat ederseniz, istek duyacağınız, acele etmenizi gerektiren meseleler olmayacaktır. Şu anki düşüncenizi koruyarak yaşayın. Herkes bu noktayı yakalayamıyor, olması gerektiği şeklini ararken, şu anı aklına getiren olmuyor. Bunu koruyup kaybolmamasını sağlamak, deneyim gerektirir. Öyleyse bir kez arayıp bulduğunuzda, sürekli size ait olmasa bile, artık yabancısı olduğunuz bir şey de değildir. Bu nokta üzerinde yoğunlaşıp iyice anlarsanız, düşünmeniz gereken meseleler kolaylaşır.
Reklam
..herkes bana, ani bir hamleyle kalplerinin üzerindeki bir düğmeye dokunup iç dünyalarının çirkin ışığını yakacakmışım gibi çekinerek bakıyor
ÇALINMIŞ FOTOĞRAFLAR" dediğim (başka yerlerde de kullanıyorum bu deyimi, kullanacağım da...), gözlerimizle "çektiklerimiz". Kimini, gelişigüzel, her şeyi attığımız bir kocaman zarfa atarız: gün gelir bulamaz oluruz o zarfı, sonra, gene gün gelir, kat kat tozların içinden çıkıverir karşımıza. Kimini ise, özel zarflara yerleştirir, özenle kaldırırız bir yere bu zarfları, ara ara tozunu alınz, değerli edintilerimizdir bunlar. Bir gün, bakacak oluruz içlerine, inanmak istemeyiz gördüğümüze: Yaşanmış anların doluluğunu, doluluğunun anısını, fotoğrafını çaldığımız şeyleri, ölümü, yani tarihi, usumuza hiç getirmemişizdir. (Belki kendimizi de tarih içerisinde görebilmek için fırınlarca ekmek yememiz gerekecektir. Gerçi kimimiz baştan beri her şeyin farkındadir, görüştüğünün öleceğini unutmaz. Çoğumuz içinse ölüm hep beklenmedik anlarda gelir: Sevdiklerimizi ne kadar az görmüş, tanımış olduğumuza yerinir dururuz.) Zarfta, dolu sandığımız şu zarfta, ancak birkaç fotoğraf vardır: sararmış, çizgileri erimeye yüz tutmuş... Anı dediklerimiz, durmadan ürettiklerimizdir. Bu fotoğraflarsa, anı olabilmek icin yeniden kurulmak, çizilmek ister. Ataç oleli otuz yıl oldu. Bende kalan birkaç "fotoğraf"ından üçünü, on yıl önce, kurmayı denemiştim; anılarını yazmakta ustalık gösterenlere imrenerek, bu işi beceremediğimi bilerek...
Sayfa 199Kitabı okudu
İnsan ruhuna, birbiri ardına hızla gelişen olayların körüklediğ duyguların ardından, insanı ümitten ve korkudan mahrum bırakan, eli kolu bağlı olmanın ve durumun gerçekliğinden daha çok acı veren hiçbir şey olamaz. Kan damarlarımda öz gürce dolaşıyordu ama ümitsizlik ve pişmanlık kalbimi öylesine eziyordu ki, bu yok edilmesi imkânsız bir acıydı. Uykum kaçtı, kendimi işlediğim korkunçluktan çok daha öte günahların beni beklediğine inandırdığım için, kötü bir ruh gibi başıboş geziniyordum. Ama yüreğim erdeme olan aşkla ve nezaketle doluydu. Hayata çok yüce amaçlarla başlamış, bunları hayata geçireceğim ve sevdiklerime yararlı olabileceğim anı dört gözle beklemiştim. Şimdi hepsi yok olup gitti. Geçmişe kendim- den memnun bakmamı sağlayan ve bu nedenle yeni ümitlere yelken açabilen vicdanımın rahatlığının yerine, hiçbir dilin anlatamayacağı derin işkenceler barındıran bir cehenneme hızla sürükleyen, pişmanlık ve suçluluk duygularının esiri oldum. Bu ruh hali, uğradığı ilk şokun etkisinden belki de tam olarak kurtulamayan sağlığıma zarar veriyordu. İnsanlarla yüz yüze gelmekten kaçınıyordum, neşe ya da memnuniyet belirten her ses benim için bir işkenceydi. Yalnızlık tek tesellimdi; derin, karanlık, öldürücü yalnızlık.
Size müteşekkirim! Bu sevgi için size müteşekkirim. Çünkü aşkınız, uyandıktan sonra bile uzun süre unutulmayan tatlı bir rüya gibi mühürlendi zihnime; çünkü bana dostça yüreğinizi açtığınız günü ve benim ölmüş yüreğimi esirgemek, iyileştirmek, diriltmek üzere bir armağan gibi kabul ettiğiniz anı sonsuza dek anımsayacağım... Beni affedersiniz, hatıranız size duyduğum sonsuz bir minnettarlık duygusuyla perçinlenecek ve bu duygu asla yok olmayacak
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.