Veyselce Görebilmek
“Görmekle aşk arasına atılan sırça merdivenlerin insana yaslandığı sır âleminden sesleniyor bizlere Âşık Veysel. Sazının bağrına yaslandığı umutla, tezenesinin gölgesinde kuruttuğu baharla, binbir türlü çiçeğin adıyla sesleniyor bize. O ses yüreğimizin toprağında filizleniyor. Kimi zaman bir Lâle olup boynumuzu büküyor yârdan ayrı. Kimi zaman da sarp kayalarda gizlenen Nevruz’un gök gözlerinde seyrediyoruz âlemi. Görmediği yerde bakmayı öğretiyor aslında bize Veysel. Bir çiçeğin sevdasına bakmayı; bir çiçekle solan gözlerin, binbir çiçekle dünyaya açılmasını öğretiyor. Der ki Veysel; ‘Ben, Kör Veysel, diye seslendiğiniz, ancak sizin görür sandığınız aydınlık dünyayı, karanlık dünyamdan sizden daha gerçekçi, daha güzel görenim. Siz, beton direkler çakıp, canını yakarken toprak ananın, ben tırnağımla olur da canını incitirim, diye bir dostu okşar gibi dokunuyorum toprağa. Sizde bir çift göz var, bende ise bir gönül. Aramızdaki fark bu sadece…”
Sayfa 9 - Ön Söz’den…Kitabı okuyor
Diyor ya Âşık Veysel, ‘iki kapılı bir han’ diye? Ondan cereyan yapıyor bu hayat! Onun için üşüyorum hep.
Reklam
Ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın. Taş kapatır, çimento kapatır, hiç kimse istifade edemez. Benim toprağım da millete hizmet etsin. Orada biten otlardan koyun yesin süt olsun, kuzu yesin et olsun, arı götürsün bal olsun. Benim, taşın altında yatmakla bir istifadem yok. Bunun için üstümü kapatmayın. Âşık Veysel
Ne dünyaya tapmış ne mala tapmış Ne doğruyu koyup eğriye sapmış Ne bir gecekondu ne saray yapmış Dünya benim diyen beyler nic'oldu
Türk milleti asla korkmaz düşmandan Korkarız Allahdan bir de vicdandan Geçmeyip namustan geçeriz candan Kalan gazi ölen mert olur gider
Aşık veysel
Hafif kalkık başı. Bir sessizliği yazar gibi. Sülüs bir yazı gibi gök: Ölçülü. Düzenli. Veysel’i tamamlıyor.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.