Dünyada tükenmez murad var imiş
Ne alanı gördüm ne murad gördüm
Meşakkatin adın murad koymuşlar
Dünyada ne lezzet ne bir tad gördüm
Ölüm var dünyada yok imiş murad
Günbegün artıyor türlü meşakkat
Kalmamış dünyada ehli bir kanaat
İnsanlar içinde çok fesat gördüm
Nuş'revan'ı Âdil nerede tahtı
Süleyman mührünü kime bıraktı
Rasûlü Ekrem'in kanunu haktı
Her ömrün sonunda bir feryat gördüm
Var mıdır dünyaya gelip de kalan
Gülüp baştan başa muradın alan
Muradı maksudu hepisi yalan
Ölümü dünyada hakikat gördüm
Dönüyor bir dolap çarkı belirsiz
Çağlayan bir su vardı belirsiz
Veysel neler satar narkı belirsiz
Ne müşteri gördün ne hesap gördüm
Aşık Veysel hüznünü, gerçekten kim olduğunu 29 yaşımda bana bu kitap öğretti. Bilmediğim ya da yanlış bilmediğim çok şey varmış hakkında. Gönül adamı olduğunu hepimiz biliyoruz ama olaylar karşısındaki dik duruşu ve bunun yanındaki o naifliği beni çok etkiledi. Bu topraklardan böyle insanları eksik etmesin Allah..
Kitap biyografi kitabı dolayısıyla kronoloji gözeterek yazılmış. Fakat insanı hiç yormuyor ya da soğuk gelmiyor. Aşık Veysel'in yaşayışı da buna etken diye düşünüyorum. Yani bu hayatı samimi içten yazmamak zaten pek mümkün olmazdı. Hayatından sonra Aşık Veysel ile bazı insanların ortak anılarına yer verilmiş ki bu da çok tatlı bi ayrıntı olmuş. Kısacası beğendiğim bir kitap oldu. Topraklarımızdan çıkan bu değerleri öğrenmek ve öğretmek için güzel bir eser.
"Söz ancak bir fikre dayanıyorsa anlamlı ve etkili olur. Aşık Veysel'in birkaç kelimeyle ifade ettiği manalar, dil kıvraklığının değil, fikir derinliğinin neticesidir."
"Dünya iki kapılı bir Han'dır.", demiş Aşık Veysel. #Kapı metaforunu giriş ve çıkışlar için diye düşünürdüm hep... Bir kapıdan girip gece gündüz gidilen ve ötekinden çıkılan... Oysa şimdi öyle olduğunu düşünmüyorum. Her ikisinden de çıkmak için uğraşan ve hep içeriden o kapıya vuran kişiler olduğumuz fikri daha ağır basıyor. Kapı dediğimiz dümdüz bir duvarın ortasına açılmış bir delik... Üzerine yaşadığımız korkular nispetinde yerleştirdiğimiz örtülerle kapattığımız... Kimi demirden, kimi tahtadan, kimi öylesine bir tül perde... Dünya bizleri o kapının dışından gelen seslere dikkat etmemize şartlandırıyor. Bu yüzden içeride kalan asıl bizlerin aynı kapıyı döverek çıkmak istememiz duyulmuyor. Bak şöyle etrafına... Kapıları sırtında gezen bir sürü insan... Gece gündüz yol almakta... Ve asıl istedikleri içeriden vurdukları kendi kapılarının dışarıdan birileri tarafından duyulup açılması... Yani anlayacağın doğarken çaldın, açıldı kapı... Giderken de muhtemelen duyacak biri ve son kez açılacak öteki kapısı... Arada duyulsun diye çaldıkların ise kısmet! "Dünya içeriden çaldığın iki kapılı bir Han'dır." Bunun dışındakiler "Ya duyulur ya duyulmaz..."
#İçaforiz
Aşık Veysel’e sormuşlar ;
Dünyadan ne anladın ?
Sanki bir pazar yeri dolaştım,
Üç beş metre bez aldım gidiyorum .
Gözünü açıyorsun doğdu,
Gözünü kapatıyorsun öldü diyorlar.
İşte bu göz kırpışa
“ÖMÜR” diyorlar..
Her veda aslında bir sonraki buluşmanın bir nevi habercisidir.
Hoşça kal diye yapılan ayrılıklar aslında sonra görüşürüz demenin üstü en kapalı halidir.
Bana inanmıyorsan doğaya bak:
Bulutlar yağmur damlalarını taşıyamayınca yağmur buluta
__Hoşca kal
Der,
Ve sonra buhar olup o buluta tekrar döner.
Ve bulutunda yine o buhar yağmur olur.
Yani bulut olmasa yağmur olabilir mi dersin?
"Güzelliğin on para etmez, bende ki bu aşk olmasa..." Âşık Veysel
in anısına saygıyla.
Karanlık