Nereden başlayabileceğimi bilemiyorum bu incelemeye...
Franz Kafka'nın ilk olarak Milena'ya Mektupları'nı, sonra Dönüşüm'ü ve aforizmalarını okumuştum. En son bir şekilde elime geçen Dava romanını okumaya karar verdim.
*Spoiler Başlangıcı*
Roman, bir bankada iyi bir mevkisi olan Josef K.'nın bir sabah ansızın tutuklanmasıyla başlıyor. Ama bildiğimiz bir tutuklanma değil bu, öyle ki K. bankadaki işine gidip gelmeyi sürdürebiliyor. Ne zaman ki bu dava için amcası avukat tutuyor, işte o zaman olaylar karışmaya başlıyor.
Roman boyunca K.'nın suçunu bilmiyorsunuz. Hatta atladığımı düşünerek geri dönüp tekrar okuduğum ve internette araştırdığım da oldu. Evet, suçunu bilmiyorsunuz çünkü suçu yok. Tutuklu zannediyorsunuz ama hayatı normal seyrinde devam etmekte. Yargılanıyor zannediyorsunuz ama avukatı bir dilekçe yazmaktan bile aciz! Evet ortada bir suç, bir sanık ya da yargıç yok aslında. Peki K. neyden davalı?
Elbette hayattan! Hepimiz gibi. (Kitabı okuyanlar beni anlayacaktır. Anlamak için kitabı okuyunuz :)
*Spoiler Sonu*
Kitap asla akıcı bir kitap değil. Aksine, bizi o kadar boğuyor ki, Josef K.'nın nasıl hissettiğini anlıyoruz. Böyle olması da gayet mantıklı, zira kitabın kendisi de ağır.
İnceleme konusunu seçerken biraz zorlandım. Kafka'nın kendisi de hukuk eğitimi almış olduğu için isterseniz hukuki distopya deyin, isterseniz insanın yavaş yavaş paranoyaklaşmasını konu alıyor diye edebiyat deyin, isterseniz id-superego'yu ele alın. Nereye çekseniz oraya gelen muhteşem bir romandı. Önerir miyim? Elbette.