Okuyunuz!!
Riya: "Kıyamet günü, hesapların görüleceği gün ilk çağrılacak kimseler, zenginler, âlimler ve şehitler olacaktır. Zengin gelecek, 'Ya Rabbi! Malımı senin yolunda infak ettim' diyecek. Ona, 'Yalan söylüyorsun. Sen, ne de cömert adam desinler diye bunu yaptın' denilecek. Sonra âlim gelecek, 'Ya Rabbi! Senin için ilim öğrendim ve öğrettim' diyecek. Ona, 'Yalan söylüyorsun. Sen, bunu ne de bilgili âlim desinler diye yaptın' denilecek. Sonra şehit gelecek, 'Ya Rabbi! Senin için canımı verdim' diyecek. Ona, 'Yalan söylüyorsun. Sen, ne de yiğit adam desinler diye savaştın. Dünyada da bunları zaten size dediler' denilecek. Ve mahşer günü cehennem ateşi bu üç kişiyle tutuşturulacak" Allah'ın rızasını kazanmak için değil de insanların beğenisini, takdirini ve hoşnutluğunu kazanmak için iş ve amel yapanlar, tüm birikimlerini tüketmişlerdir. Çünkü ihlasını kaybedenlerin kaybedecek başka bir şeyleri kalmamış demektir. Dava adamı için gösteriş demek, koca bir hayatı boşa harcamak demektir.
Çağımdan ayrılamayacağımın bilincinde olduğum için, onunla kaynaşmaya karar verdim. Yalnızca bireyi önemsiz ve alçalmış gördüğüm için bu kadar önem veriyorum ona. Kazanılmış dava olmadığını bildiğim için, yitirilmiş davalardan hoşlanıyorum; geçici yengilerinde olduğu gibi bozgununda da eşit olan bütüncül bir ruh ister bu işler. Bu dünyanın yazgısına sorumlulukla bağlanan kişi için, uygarlıkların çarpışmasında bunalımlı bir şey vardır. Onda kendi kozumu oynamak isterken, bu bunalımı da kendime mal ettim. Tarihle durasızlık arasında tarihi seçtim, çünkü kesinlikleri severim. Hiç değilse ondan kuşkum yok ve beni ezen bu gücü nasıl yadsıyabilirim?
Sayfa 102 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çağımdan ayrılamayacağımın bilincinde olduğum için, onunla kaynaşmaya karar verdim. Yalnızca bireyi önemsiz ve alçalmış gördüğüm için bu kadar önem veriyorum ona. Kazanılmış dava olmadığını bildiğim için, yitirilmiş davalardan hoşlanıyorum; geçici yenilgilerinde olduğu gibi bozgununda da eşit olan bütüncül bir ruh ister bu işler.
Yine sırf iş olsun diye birkaç saniye boyunca kaşlarımla dudaklarımı yukarı doğru kaldırıp düşünüyormuş gibi sustuktan sonra, bakışlarımı başkanın hâlâ durulup sakinleşememiş güzelim mavi gözlerine âdeta çivileyerek, öncelikle az önce beni onlarca dikkatli, saygın tanığın önünde zımnen de olsa tehdit ettiği
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
Kanlı Felemenk savaşlarının ortasında doğmuş Hollanda ressamlarının başyapıtlarına hayran olan, korkunç Otuz Yıl Savaşları'nın bağrında yetişmiş Silezya gizemcilerinin dualarıyla coşan düşünürler gördüm. Onların şaşkın gözlerinde ölümsüz değerler çağdaş gürültülerin üzerinde yüzer. Ama o günden bugüne zaman ilerledi. Bugünün ressamları o esenlikten yoksun. Gerçekte yaratıcı için gerekli, yani kuru bir yürekleri olsa bile, hiçbir işe yaramıyor, çünkü herkes silah altına alınmış, ermiş bile. İşte belki de en derin biçimde duyduğum bu. Siperlerde olgunlaşmadan ölen her biçimde benzetme olsun, dua olsun, demir altında ufalanan her çizgide, durasızlık, bir yanını yitiriyor. Çağımdan ayrılamayacağımın bilincinde olduğum için, onunla kaynaşmaya karar verdim. Yalnızca bireyi önemsiz ve alçalmış gördüğüm için bu kadar önem veriyorum ona. Kazanılmış dava olmadığını bildiğim için, yitirilmiş davalardan hoşlanıyorum; geçici yengilerinde olduğu gibi bozgununda da eşit olan bütüncül bir ruh ister bu işler. Bu dünyanın yazgısına sorumlulukla bağlanan kişi için, uygarlıkların çarpışmasında bunalımlı bir şey vardır. Onda kendi kozumu oynamak isterken, bu bunalımı da kendime mal ettim. Tarihle durasızlık arasında tarihi seçtim, çünkü kesinlikleri severim. Hiç değilse ondan kuşkum yok ve beni ezen bu gücü nasıl yadsıyabilirim?
Reklam
77 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.