30 Ekim 1938 günü saat 20'de New York'taki bir radyo istasyonu Merihlilerin dünyayı işgal etmeye başladıklarını haber verir. Halk büyük bir telaşa kapılır. İnsanlar kiliselere koşar, polis telefonları kilitlenir; dağlara kaçanlar, intihara kalkışanlar, çocuk düşüren kadınlar olur. Çok geçmeden haber yalanlanır. Ama ortalığın durulması için 24 saat geçmesi gerekir. Amerika'yı ayağa kaldıran haber, aslında H. G. Welles'in "Dünyalar Savaşı" adlı kitabından uyarlanan bir radyo oyununda geçmektedir. Oyundan önce "radyo tiyatrosu" anonsu yapılmış olmasına karşın, dinleyenler haberi gerçek sanmış, büyük bir kargaşa yaşanmıştır. Radyd programını hazırlayan ise bu yayınla Hollywood'un dikkatini çekerek sinemaya adım atacak olan Orson Welles'tir.
Bundan birkaç on yıl önce Moskova Devlet Tiyatrosu'nun duvarlarında birden büyük çatlaklar peyda olmuş. Çatlaklar temellerden çatıya kadar ulaşmış, bir gün tüm binanın çöküp içindeki ya da çevresindeki insanları ezmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalınmıştı. Ne yapılmalıydı? Binayı yıkmak mı gerekiyordu?.. Mühendislerin kararı farklıydı. Köşelerden başlayarak, yavaş yavaş çürük kirişleri büyük granit taşlarla değiştirdiler, böylece tüm temeli yenilediler. Devlet tiyatrosunun devasa binası yeni, sağlam temeller üzerine oturmuş oldu. Bugün de hâlâ dimdik ayakta duruyor.
Sayfa 3
Reklam
"Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder."
Eksik Parça yayınlarıKitabı okudu
Necip Fazıl'ın içkisi ölçülüydü. Ama kumar tutkusu sınır tanımazdı. Eşref Şefik ile arasında geçen olayı, İstanbul'un yazar çizer takımında bilmeyen yoktu. Eşref Şefik, annemin çocukluk arkadaşı olduğu için, onun ağzından da dinlemiştik bunu: Eşref Şefik hastaymış, onu yoklamaya gelen Necip Fazıl'a ilaç alması için, bir miktar para
Fransız şair, düşünür ve tiyatro kuramcısı Antonin Artaud, intihar ederek yaşamına son veren van Gogh'un aslında toplumun kurbanı olduğunu düşünüyordu. Onun engin düşünce akışının ve yaşamı görme şeklinin toplum tarafından anlaşılamadığını, anlaşıldığı durumlarda da tehdit olarak algılandığını, bu yüzden de "toplumsal bir denetim mekanizması olan psikiyatri"nin cenderesine sokulduğunu ileri sürüyordu. "Vahşet Tiyatrosu"nun kuramcısı Artaud, kendine özgü üslubuyla ressamın eserlerini yorumluyordu. Özellikle de intihar etmeden birkaç gün önce yaptığı Buğday Tarlası ve Kargalar resmini... Kendisi de yaşamı boyunca uzun yıllar ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi gören ve intihar eğilimi olan Artaud, ressamla arasındaki ortak noktaları fark etmişti muhakkak. Kendi doktoru olan Gaston Ferdiére ile van Gogh'un doktoru Paul Gachet arasındaki benzerlikleri de vurgularken Gachet'in van Gogh'a yaşadığı sorunların acılarını duymayı yasakladığını vurguluyordu. Aşırı duyarlı, hassas, her an incinmeye müsait kişiliğiyle tezat bir heyecanı ve hızla kendine yönlendirdiği öfkesi ile van Gogh, Batı sanatı tarihinin en ilginç ressamlarından biriydi. Ciddi, içine kapanık ve duygulu bir insan olan ressam bir epilepsi hastasıydı. Sık sık halüsinasyon görüyor, zaman zaman aşırı yazma ve çalışma ihtiyacı duyuyordu. Bazen aşırı dindar oluyor, bazen de her şeyden vazgeçiyordu.
Sayfa 65 - Suda Yanan Ateşlerin RessamıKitabı okudu
Kâzım'ın Son Sahnesi
26 Haziran 2005 tarihinde Harbiye Açık Hava Tiyatrosu sahnesinde bir tabut duruyordu... Tıklım tıklımdı her yan! Kimler yoktu ki! Kürtler vardı! Sonra, en çok da Lazlar vardı! Çerkezler de oradaydı! Rumlar! Ermeniler! Doktorlar! Öğretmenler! Öğrenciler! İşçiler! İşsizler! Sanatçılar! Kâzım'ın görmek istediği herkes toplanmıştı oraya.
Sayfa 221Kitabı okudu
Reklam
514 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.