İhsan Oktay Anar’ı Puslu Kıtalar Atlası kitabıyla tanıdım.
İlk defa İhsan Oktay Anar okudum, okumaya da devam edeceğim. Yazarın dilini ve kitabın kurgusunu beğendim. Puslu Kıtalar Atlası, tarihin- felsefenin karışımı hayal ve gerçeğin iç içe geçtiği, yer yer fantastik unsurları bulunan bir eser olmuş. Benim için hem kafa karıştırıcı hem düşündürücü hem de aynı zamanda bir o kadar da okuması keyifli bir eser oldu. Yer yer okurken sıkılıp başa döndüğüm oldu. Ama yinede konusu hoşuma gitti kitabın. Sayfalar ilerledikçe yazarın kalemine daha çok alıştım. Eser adını karakterlerden biri olan Uzun İhsan Efendi'nin evinden bile çıkmadan hazırladığı dünya atlasından alıyor. Ve yazarın Uzun İhsan Efendi ile arasında bir bağ kurduğu da söyleniyor. Kitapta en çok zevk aldığım şey “kesişmeler “ oldu. Farklı hayatlar öyle ustaca birleştirilmiş ki, tam konudan koptuğunu düşündüğünüz yerde olaya bağlanıyorsunuz.
Descartesin 'düşünüyorum öyleyse varım' felsefesiyle tarihin, bir yandan da kurgunun iç içe geçtiği bu eseri tarihe ilgisi olmayanlar bile severek okuyacağına eminim içindeki hikayeleri, masalları çok sevdim. Acaba içinde yaşadığımız dünya bir düşten mi ibaret yada kafamızda mı kuruyoruz ? Bence mutlaka okumalısınız bu eseri