Acaba biz böyle bir müslümanlığın tebcilkarı olabilir miyiz? Şöyle ya da böyle, en nihayet bir kitabı Türkçe'ye çevirdiği için, herhangibir kimsenin tepelenmesinden yana olabilir miyiz? Müslüman bir şairin bu tür bir tepkide bulunmasını hoş görebilir miyiz? Bu minval üzere daha birçok sual sorulabilir. Ancak bu suallerin cevabı verilmeden önce, şu suallerin cevabının verilmesi gerekir diye düşünüyorum: Biz, düşmanlarımızla (!) bir arada yaşayabilir (yaşamayı isteyebilir) miyiz? Biz, bir sanatkarın şiirini en son sesiyle okuyacağı kadar ıssız sokaklarda şiir dinlemeye müheyya mıyız? Bu arada sizi bir ipucu: iki hayır'dan bir evet çıkmaz! asım'ın nesliymiş! Bir düşünürün veya sanatçının önce eser(ler)iyle karşılaşırız. Önce eseri görürüz, evvela telifi okuruz, yani eserden müessire, müelleften müellife doğru gideriz. Dolayısıyla bir düşünürü veya sanatçıyı anlamak için de hiç kuşkusuz önce o düşünür veya sanatçının eserlerine (asar-ı güzidesine) nüfuz etmeyi, hatta -mümkünse- vakıf olmayı isteriz.
Albert Einstein
“Her dinin özünde, hiçbir zaman tamamıyła anlaşılması mümkün olmayan, bizim yeteneklerimizin ancak onu en basit şekilde kavrayabildiği fakat kendini en yüksek hikmet ve parlak güzellikle gösterdiği bir varlığın mevhumu ve duygusu vardır. Bu manada ben çok dindar bir insanım. Ebedî hayatın gizemini kabul etmekle, var olan dünyanın mucizevi mimari yapısını anlamak ve hissetmekle, doğada kendini gösteren aklın en ufak bir parçasını huşu içinde anlamaya çalışmakla yetiniyorum?”
Reklam
Bir düşünürü anlamak...
Biyografi, otobiyografi, kronoloji, bir düşünürü anlayabilmek için başvurmamız gereken ikincil malzeme. Asıl çaba, onu eserlerinden tanımaya çalışmak, satır satır paragraf paragraf, sayfa sayfa, cilt cilt.
Sayfa 10
1825 yılında büyük Fransız düşünürü Auguste Comte, Cours de Philosophie adlı eserini yazarken bilimin yıldızların ne tür bir malzemeden yapılmış olduğunu belirlemesinin olanaksız olduğunu ifade etmişti. Bu, o zamanlar kazanma şansı yüksek bir iddia gibi görünmekteydi, çünkü yıldızların özelliklerine ilişkin hiçbir şey bilinmiyordu. O kadar uzaktaydılar ki, oralara gitmek olanaksızdı. Ancak, onun bu iddiayı seslendirmesinden birkaç yıl sonra, fizikçiler (spektroskopi vasıtasıyla) Güneş'in hidrojenden yapılmış olduğunu beyan ettiler. Aslına bakılacak olursa, şimdi bilmekteyiz ki yıldızlardan milyarlarca yıl önce yayılan spektral ışınları çözümlemek suretiyle onların kimyasal özelliklerini anlamak mümkündür.
Sayfa 318 - Odtü Yayıncılık
Bir insanın yüzü kadar önemli bir şey yoktur. O kadar ifadeli başka bir şey yoktur. Bir insanın yüzüne ilk defa bakıncaya kadar, onu gerçek anlamda tanımamıza olanak yoktur. Çünkü o bakışta her şeyi anlarız. O bilginin analizini yapacak kadar bilgeliği her zaman gösteremezsek bile. Sen bir ruhun üslubunu hiç düşündün mü, Kiki? -Neyi? Bir ruhun üslubunu. Uygarlığın üslubundan söz eden ünlü bir düşünürü hatırlıyor musun? Buna 'üslup' diyen oydu. Bulabildiği en yakın kelimenin bu olduğunu söylüyordu. Her uygarlığın kendi temek ilkesi olduğunu; o uygarlığın içindeki insanların her çabasının, farkında olmadan ve geri dönülmez biçimde hep o bir tek ilkeye sahip olduğunu söylemişti. Bence insan ruhunun da kendine göre bir üslubu var. Benimsediği temel tema. Bunun o insanın her düşüncesine, her hareketine, her isteğine yansıdığını görürsün. O yaşayan yaratığın tek salt ve amir varlığı. Bir insanı yıllarca incelersen, göremezsin onu. Ama yüzü gösterir. Bir insanı anlamak için ciltler dolusu yazı yazmak zorunda kalırsın. Oysa, yüzünü düşün. Başka hiçbir şeye ihtiyacın yok.
Sayfa 442Kitabı okudu
"Biyografi, otobiyografi, kronoloji, bir düşünürü anlamak için başvurmamız gereken ikincil malzeme. Asıl çaba, onu eserlerinden tanımaya çalışmak, satır satır, paragraf paragraf, sayfa sayfa, cilt cilt."
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.