"Biyografi, otobiyografi, kronoloji, bir düşünürü anlamak için başvurmamız gereken ikincil malzeme. Asıl çaba, onu eserlerinden tanımaya çalışmak, satır satır, paragraf paragraf, sayfa sayfa, cilt cilt."
"Bir insanın yüzü kadar önemli bir şey yoktur. O kadar ifadeli başka bir şey yoktur. Bir insanın yüzüne ilk defa bakıncaya kadar, onu gerçek anlamda tanımamıza olanak yoktur. Çünkü o bakışta her şeyi anlarız. O bilginin analizini yapacak kadar bilgeliği her zaman gösteremezsek bile. Sen bir ruhun üslubunu hiç düşündün mü, Kiki? -Neyi? Bir ruhun üslubunu. Uygarlığın üslubundan söz eden ünlü bir düşünürü hatırlıyor musun? Buna 'üslup' diyen oydu. Bulabildiği en yakın kelimenin bu olduğunu söylüyordu. Her uygarlığın kendi temek ilkesi olduğunu; o uygarlığın içindeki insanların her çabasının, farkında olmadan ve geri dönülmez biçimde hep o bir tek ilkeye sahip olduğunu söylemişti. Bence insan ruhunun da kendine göre bir üslubu var. Benimsediği temel tema. Bunun o insanın her düşüncesine, her hareketine, her isteğine yansıdığını görürsün. O yaşayan yaratığın tek salt ve amir varlığı. Bir insanı yıllarca incelersen, göremezsin onu. Ama yüzü gösterir. Bir insanı anlamak için ciltler dolusu yazı yazmak zorunda kalırsın. Oysa, yüzünü düşün. Başka hiçbir şeye ihtiyacın yok."
Sayfa 291 - Plato filmKitabı okudu
Reklam
Bir düşünürü anlamak demek, aynı zamanda onun meseleleri ile yaşadığı dönemde onu ilgilendiren veya onun ilgisini çekerek hakkında yazı yazmaya sevk eden saikleri iyi tespit etmeye çalışmaktır.
Bir insanın yüzü kadar önemli bir şey yoktur. O kadar ifadeli başka bir şey yoktur. Bir insanın yüzüne ilk defa bakıncaya kadar, onu gerçek anlamda tanımamıza olanak yoktur. Çünkü o bakışta her şeyi anlarız. O bilginin analizini yapacak kadar bilgeliği her zaman gösteremezsek bile. Sen bir ruhun üslubunu hiç düşündün mü, Kiki? -Neyi? Bir ruhun üslubunu. Uygarlığın üslubundan söz eden ünlü bir düşünürü hatırlıyor musun? Buna 'üslup' diyen oydu. Bulabildiği en yakın kelimenin bu olduğunu söylüyordu. Her uygarlığın kendi temek ilkesi olduğunu; o uygarlığın içindeki insanların her çabasının, farkında olmadan ve geri dönülmez biçimde hep o bir tek ilkeye sahip olduğunu söylemişti. Bence insan ruhunun da kendine göre bir üslubu var. Benimsediği temel tema. Bunun o insanın her düşüncesine, her hareketine, her isteğine yansıdığını görürsün. O yaşayan yaratığın tek salt ve amir varlığı. Bir insanı yıllarca incelersen, göremezsin onu. Ama yüzü gösterir. Bir insanı anlamak için ciltler dolusu yazı yazmak zorunda kalırsın. Oysa, yüzünü düşün. Başka hiçbir şeye ihtiyacın yok.
Sayfa 442Kitabı okudu
1825 yılında büyük Fransız düşünürü Auguste Comte, Cours de Philosophie adlı eserini yazarken bilimin yıldızların ne tür bir malzemeden yapılmış olduğunu belirlemesinin olanaksız olduğunu ifade etmişti. Bu, o zamanlar kazanma şansı yüksek bir iddia gibi görünmekteydi, çünkü yıldızların özelliklerine ilişkin hiçbir şey bilinmiyordu. O kadar uzaktaydılar ki, oralara gitmek olanaksızdı. Ancak, onun bu iddiayı seslendirmesinden birkaç yıl sonra, fizikçiler (spektroskopi vasıtasıyla) Güneş'in hidrojenden yapılmış olduğunu beyan ettiler. Aslına bakılacak olursa, şimdi bilmekteyiz ki yıldızlardan milyarlarca yıl önce yayılan spektral ışınları çözümlemek suretiyle onların kimyasal özelliklerini anlamak mümkündür.
Sayfa 318 - Odtü Yayıncılık
BİR DÜŞÜNÜR (!) ÜN FİKİR (!) LERİ ve ARSIZLIK...
- " (...) Bir 18. yüzyıl düşünürü(!) Volney (1757-1820), gök ölçüsünün hikâyesini, hikâyesine bayılanların tercümesiyle şöyle anlatıyor.-: - "İlk insanların hiçbir düşünceleri yoktu. Önce kollarını, bacaklarını kullanmasını öğrendiler. Gittikçe babalarının tecrübelerinden yararlanarak geliştiler. Yaşama araçlarını sağlama bağladıkça zekâları, ilkel ihtiyaçlar zincirinden kurtularak dolayısıyla anlamlara, netice çıkarmalara yöneldi. İnsan zekâsı, giderek, mücerret ilgileri kavrama gücünü de kazandı. Yeryüzünde kendilerinden başka bir çok varlıklar kaynaşıyordu, bu varlıların çoğu karşı gelinmez nitelikte güçlüydüler. Ateş yakıyor, gök gürlemesi ürkütüyor, su boğuyor, yel sürüklüyordu. Uzun yıllar bu etkilerin sebeblerini düşünmeden katlandılar. Bütün bunların neden böyle olduklarını anlamak isteyen ilk insan şaşkına döndü. Sonra, şöyle düşünmeye başladı: Onlar kendisinden güçlü, kendisinden üstündüler. Tanrı düşüncesinin temeli budur..." - "İnsan böyle şeyleri fikir diye yazabilmek için bilmem ne kadar arsız olmalı!.."
Sayfa 135 - 136 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.