2. Sapkın, Jouissance Hakkında Ne Bilir?
Lacan'ın sapkınlık tanımlarından biri -bu tanımların tümü günceldir çünkü herhangi bir çelişki yoktur- sapkının kendisini Öteki'ndeki boşluğu tıkamaya adadığı şeklindedir. Bu formülasyon kritiktir çünkü bu konum nevrotiğin "Öteki'ndeki eksik hakkında bir şey bilmek istiyorum." konumundan farklıdır; bu "Öteki'nde bir eksik olduğunu biliyorum ve bu eksiği tıkamak istiyorum." konumudur. Bu Öteki'nin kastrasyonuna ilişkin bir kaçış değildir. Öteki'nin kastrasyonu meselesinden kaçmak ve kastrasyonu aşkla telafi etmek nevrotiğin fantazmıdır. Bu klasik histerik konumdur. Baba için olan aşkla histerik, eksiğin var olmadığı Bir'i oluşturur. Bu, sapkının Öteki'ndeki boşluğu tıkamasından tamamen farklı bir yoldur. "Öteki'ndeki eksiği tıkamak," kastre edilmemiş en az bir tane Kadın'ın varlığı ile bağlantılıdır. Sapkınlığın tüm tanımları bir yandan var olmayan Kadın'ın varlığıyla (sapkınlıkta bu Kadın vardır), diğer yandan Tanrı'ya ilişkin formülasyonlarla bağlantılıdır.
2. Sapkın, Jouissance Hakkında Ne Bilir?
Lacan'ın sapkınlık tanımlarından biri -bu tanımların tümü günceldir çünkü herhangi bir çelişki yoktur- sapkının kendisini Öteki'ndeki boşluğu tıkamaya adadığı şeklindedir. Bu formülasyon kritiktir çünkü bu konum nevrotiğin "Öteki'ndeki eksik hakkında bir şey bilmek istiyorum." konumundan farklıdır; bu "Öteki'nde bir eksik olduğunu biliyorum ve bu eksiği tıkamak istiyorum." konumudur. Bu Öteki'nin kastrasyonuna ilişkin bir kaçış değildir. Öteki'nin kastrasyonu meselesinden kaçmak ve kastrasyonu aşkla telafi etmek nevrotiğin fantazmıdır. Bu klasik histerik konumdur. Baba için olan aşkla histerik, eksiğin var olmadığı Bir'i oluşturur. Bu, sapkının Öteki'ndeki boşluğu tıkamasından tamamen farklı bir yoldur. "Öteki'ndeki eksiği tıkamak," kastre edilmemiş en az bir tane Kadın'ın varlığı ile bağlantılıdır. Sapkınlığın tüm tanımları bir yandan var olmayan Kadın'ın varlığıyla (sapkınlıkta bu Kadın vardır), diğer yandan Tanrı'ya ilişkin formülasyonlarla bağlantılıdır.
Reklam
Tasavvuf, hakikati siyah beyaz olarak ele almaz. Ya'ni ya sev ya terk et mantığı ile hiç bir meseleye bakmaz. Hakikat çok katmanlıdır, ve şöyle bir formülasyon çıkartacaktır sufiler: Varlıkta geçersiz diye bir şey yoktur, bâtıl yoktur, var O'lan her şey fiziksel olarak bir hikmete mebnidir. Her şeyin bir hikmeti vardır. Ebu medyen, ibnü'l Arabinin istifade ettiği. Dönemin şey'hül mağrip denilen, batının şeyhi diye tabir edilen Ebu medyen: Batılı ortaya çıkışı itibari ile gereksiz zannetme, O'da hakk'ın bir zuhuratıdır"der. Bu o kadar temel domina taştır ki, İslam düşüncesinde ki her şeyi buna göre şekillendirecek...
288 syf.
·
Not rated
* Geniş kültürel alanda anlaşılmaz gelen, bazen bir mantıksal formülasyon içinde değerlendiremediğimiz, yan yana koyamadığımız, anlaşılmaz gelen bir çok verinin "neden ve niyesi" üzerine yoğun bir perspektiften incelenmiştir. ** Hintliler neden ineğe tapar ve büyük bir daygı duyar? Bunun kaynağı ve cevabı tarihsel geçmişinde gizlidir.
İnekler, Domuzlar, Savaşlar ve Cadılar
İnekler, Domuzlar, Savaşlar ve CadılarMarvin Harris · İmge Kitabevi Yayınları · 2020220 okunma
Öyleyse her iki formülasyon da doğrudur: “Gerçek, çünkü yararlı!” ya da “Yararlı, çünkü gerçek!” Bir fikrin doğrulanması ve amacına ulaşması da işte bu noktada karşımıza çıkar. Gerçeklik bir fikrin doğrulanması sürecidir. Fayda ise fikrin deneyimimizdeki fonksiyonudur. Fikirlerin gerçekliği fayda baz alınmadığı sürece ayırt edilemez ve bir kategori oluşturamaz.
Bir Formülasyon
Spinoza'nın bize sunmaya çalıştığı reçeteleri, biraz muziplik yaparak, matematiksel olarak şu şekilde formüle edebiliriz: k; keder, e; eyleme gücü, d; düşünme gücü ve s; sevinç olmak üzere; d.k=e (i) ve, d.k=s (ii). Öyleyse; e=s (iii). Aynı zamanda; e=d/k (iv) ve s=d/k (v) i: Düşünme gücü artarken, keder azalır ve eyleme gücü artar. ii: Düşünme gücü artarken, keder azalır ve sevinç artar. iii: Eyleme gücü artarken, sevinç de artar. iv: Eyleme gücü, düşünme gücü bölü kederdir. v: Sevinç, eyleme gücü bölü kederdir.
Sayfa 28 - Özgecan ŞekerciKitabı okudu
Reklam
Psikiyatrist
"Tarafsız bir biçimde dikkatini vermek," dedi sert bir şekilde. "Hastaya vermen gereken şey bu. Tarafsız bir biçimde tüm dikkatini ona vermelisin; bu sözcükler Freud'un ilk kullandığı zamanki kadar gerçek. Bizden istenen şey bu- önceden formülasyon yapmadan, önyargısız bir şekilde, görüşümüzü sınırlayacak kişisel tepkiler olmaksızın hastanın sözcüklerine kulak vermek. Analitik girişimin kalbi ve ruhu budur. Bunu kaldırırsan bütün süreç iflas eder."
Sayfa 209 - Pegasus Yayınları
O halde Nietzsche Tanrı öldü dediğinde, bu doğal olarak yol gösterici ilkenin öldüğü anlamına gelir; tinin, sevginin-tabii Hıristiyanca sevginin-Hıristiyan Tanrısına dair neye inanılıyorsa: örneğin Tanrı'nın insanlığı, günahlarını affettirmek için oğlunun çarmıha gerilmesine izin verecek kadar sevdiği ve oğlunun bizzat kendisi olduğu ve aynı anda tüm bu öncü dogmatik düşüncelerin toplamı olduğu düşüncesi. O halde Hıristiyan inancımızın veya bakış açımızın yok olduğunu söyleseniz de olur; artık Hıristiyan dogmasına veya Hıristiyan ahlakının öncü ilkelerine inanmıyoruz, geleneksel Hıristiyan psikolojimizi de sürdüremeyiz. Nietzsche kendini ateist olarak tanımlasa da, bu formülasyon elbette birazcık Tanrı'nın var olduğu fikrinden etkileniyor. Kendinizi ateist olarak tanımlamakla ilkel büyüsel düşüncenize o ödünü vermiş oluyorsunuz-bir şeyin olduğunu söyleyerek o şeyi var edebilirmişsiniz gibi. Kant'ın dediği gibi, var sözcüğü bir yargının birleştiricisinden başka bir şey değildir; varoluşu ifade eden bir yüklem kullanmanız gerekir, ama bununla hiçbir şey üretmiş olmazsınız. Yüz dolarınız olduğunu söylediğinizde, ille de var olması gerekmez. Ama Nietzsche'nin düşüncesi, yaşlı bilgenin orijinal Hıristiyan vahyinin, yavaşça dünyadan elini eteğini çekerek bir münzevi olan, geldiği doğal arka planla yeniden özdeşleşen paraklit, Tesellici düşüncesindeki devamı olduğu açıklamamızı doğruluyor.
100 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.