Zülfü Livaneli bu kitabında esas olarak, tehlikeli ve hastalık derecesindeki aşk temasını işliyor. Her gün medyadan takip ettiğimiz bu tür olayların farklı bir şekliyle, daha doğrusu farklı şekilleriyle okuyucuyu tanıştırıyor.
Her kitabında olduğu gibi bu kitabı da, akıcı, sürükleyici, gizemli ve bilgilendirici bir şekilde yazılmış olup çok süpriz ve etkileyici bir final bölümüyle sonlanıyor.
Her ne kadar anlatım tekniği , yazarın daha önce yazdığı ''Serenad'' kitabını andırsa da , içerik bakımından çok farklı konular ihtiva etmektedir.
Kitapta anlatılan konu : Trakya'nın Karadeniz kıyısında bir köyde bir gece bir kadın öldürülür. O köyde tek başına yaşayan ve bazı ruhsal rahatsızlıkları olan emekli inşaat mühendisi Ahmet Arslan adlı kişi de ,öldürülen kadını son görenlerden biridir. Bu olayla bağlantılı olarak , olay hakkında bilgi almak üzere köye gelen gazeteci bir genç kızın yolu, Ahmet Arslan'la kesişir. Sonrasındaki gelişen olaylar , binbir gece masallarının anlatım şeklini aratmayacak biçimde sürdürülen geçmiş ve geçmişteki derin bir aşkın öyküsü kitabın ana konusunu teşkil etmektedir.
Yazar, her kitabında yaptığı okuyucuyu bilgilendirme işlemine burada da devam etmekte olup, bu kitabında da , kadınlara yasak olan Athos dağı, hiçbir şey yiyip içmeyen ve ibadet etmeyen keşişler, orta asyadaki işkenceyle mankurt haline getirilen insanlar ... vs , gibi, daha bir çok bilgiyi konuyla ilişkilendirerek okuyucuya aktarmaktadır.
Aşırı duygusallık ve duygusuzluğun insana, neler yaptırabileceğini böylesine gizemli bir konuyla bizlere anlatan bu eseri ben beğenerek okudum ve okunmasını da tavsiye ediyorum.