Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Umarım bu kelimeleri hiç duymazsınız. Annen. O öldü. Başka kelimeler gibi değildir. Kulaklarınıza sığmaz. Kafanızın içinde zonklayıp duran ağır, güçlü ve bilinmeyen bir dile aitler, koca bir gülle gibi tekrar tekrar üzerinize gelip çarpar, ta ki beyninize ulaşacak kadar geniş bir delik açıncaya kadar. Ve bunu yaparken sizi de paramparça ederler."
Başkan; haf­tanın bir gününü Rabbine kulluk ve ahiretini hazırlamak için ayırmalıdır. Ayıracağı gün de Cuma’dır. Çünkü Cu­ma müminlerin bayramıdır. Cuma gününde öyle bir saat var ki; o saatta bir şey isteyen kimsenin Allah ihtiyacım giderir ve duasını kabul eder. Bu yapacağınız işi şuna benzetebiliriz: Sizin, kan-kocalı haftada birgiin işleriniz­ le meşgul olacak bir hizmetçiniz olsa, onlar hizmet günü­de hizmetinizde bulunmasalar, bunların yanınızdaki du­rumu nasıl olur? Kul onu (hizmetçiyi) yaratmış değil, halbuki siz Allah’ın mahlukusunuz. Ey Başkan! Gerçek­ te siz O’nun kulusunuz. Siz hizmetçinizin bu yaptığına razı olmuyorsunuz. Öyle ise Cuma gecesi oruca niyetleni­niz, perşembe gününü de buna eklerseniz daha iyi olur. Cuma günü erken kalkınız ve uygun bir elbise giyiniz. Sabah namazını cemaatla kılınız, güneş doğuncaya ka­dar konuşmayınız, yüzünüzü kıbleden çevirmeyiniz, eli­nize teşbihi alınız ve bin defa «Lailahe illellah Muham- medür-Resulullah» deyiniz. Güneş doğduktan sonra tak­dim edilen öğütleri okumalarını emrediniz. Hafızanızda kalması için her Cuma bunu okusunlar. Okuyucu okuma­yı bırakınca dört rek’at namaz kılınız ve kuşluk vaktine kadar teşbih çekiniz.
Reklam
“Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. ”
"Günün birinde uzun süre dağcılık yapmış bir adamla karşılaştım. Ona hangisinin daha zor olduğunu sordum; yukarı tırmanmak mı, aşağı inmek mi? Hiç düşünmeden, 'İnmek,' dedi. 'Çünkü tırmanırken tepeye ulaşmaya yoğunlaştığın için hata yapmaktan kaçınırsın.'"
"Evlilikle ilgili fark edeceğiniz şey şu olacak: Birlikte emek vermeniz gerekiyor. Ve üç şeyi sevmeniz gerekiyor: 1. Birbirinizi 2. Çocuklarınızı 3. Evliliğinizi En sonuncuyla kastettiğim şey, bazen tartışacağınız ve birbirinizden hoşlanmayacağınız zamanlar olacak. Böyle zamanlarda evliliğinizi sevmeniz gerekiyor. Üçüncü bir kişi gibi. Evlilik fotoğraflarınıza bakın, güzel anılarınızı hatırlayın, bunlar sizi tekrar bir araya getirecektir."
Son zamanlarda mektup­larıma çabuk cevap vermene sahiden çok seviniyorum. Ama bir gün mektup yerine kendin gelsen şüphesiz daha çok sevi­neceğim.
Reklam
"Sana hiçbir zaman ulaşamadım" dedi Giovanni. "Hiçbir zaman gerçek anlamda burada olmadın sen. Sanırım bana hiçbir zaman yalan söylemedin ama asla gerçekleri anlatmadığını da biliyorum,neden? Bazen tüm gün boyunca burada kalır, bir şeyler okur, pencereyi açar, yemek pişirirdin - seni seyrederdim - ve sen hiçbir şey söylemezdin. Bana bakmana rağmen sanki görmezdin beni. Üstelik de ben bütün gün, gün boyu bu odayı senin için düzenlemeye çalışıp dururken. Biliyor musun sen kötü bir insansın, bazen bana gülümsemenden nefret ettim. Seni boğmak istedim o anlarda. Bir yerini kanatmak istedim. Bana herkese gülümsediğin gibi gülümsedin, bana herkese anlattıklarını anlattın - ve tüm anlattıkların da yalan. Ne gizliyorsun sen? Senin kollarındayken senin hiç kimseyi sevmediğini bilmediğimi mi sanıyorsun? Hiç kimseyi. Ya da herkesi - ama beni değil! Senin için hiçbir anlamım yok, hiç." Yeniden ağlamaya başladı. Göz pınarlarından sıcak gözyaşlarının süzülüp, kirli yastığa düştüğünü görüyordum. "Eğer beni sevmezsen, buna katlanamam, ölürüm. Sen gelmeden önce zaten ölmek istiyordum. Sana bunu bir çok kez anlattım. Zalimlik bu yaptığın, ölümümü daha çok zorlaştırmak için beni yaşama bağlamak."
"Üniversitede Latince dersi alıyordum ve bir gün 'boşanma' kelimesi karşıma çıktı. Ben hep 'bölünmek' anlamına gelen bir kökeni olduğunu düşünürdüm. Oysa, dağılmak, başka yöne gitmek anlamına gelen divertere kökünden geliyormuş. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Boşanma, insanı bildiğini veya istediğini sandığı her şeyden uzaklaştırıp bambaşka şeylerle uğraşmaya itiyormuş; örneğin annenizin korsesi ve başkasıyla evlenmesi gerekip gerekmediği gibi..."
Ben, ayrıntısı cehennem olan bir haberdim. Okuyan sayfa çevirir, izleyen kanal değiştirirdi. Dolayısıyla başlığından ibaret bir haber olarak kalmalıydım. Cehennem sadece bir kelimeydi ve öyle kalması gerekiyordu. Şeytan ayrıntıda gizlenmiyordu! Zaten orada yaşıyordu. Çünkü ayrıntı onun eviydi. Adresi! Cehennem! Ve kimse yolu oraya düşsün istemiyordu! Bu yüzden de ayrıntılar gizleniyordu. Hepimiz ve bütün haberler birbirimiz için birer özettik, daha fazlası değil. Bir haber özeti! Bir gün gelecek ve kimseyi gereksiz ayrıntılarla sıkmamak için, birileri de bu dünyayı özetleyecekti. “Sayın seyirciler bugün elimize geçen bir habere göre, Dünya olarak bilinen bir gezegende insanlar doğdu, yaşadı ve öldü. Şimdi sıradaki haberimize geçiyoruz…”
Benim resmimi anlayan tek bir kişi vardı. Şimdi kalabalıklar tüm bu resimleri kendi aptal bakış açılarından yorumlayacaklar. Ve bu cehennemin duvarları, böylece, her geçen gün daha sıkı kapanacak üzerime.
Sayfa 140 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.