Hep aynı hikaye aslında ve sonunu bile bile yine de farklı tür de okuyoruz aynı şeyleri ve yine aynı şekilde aynı yerden bir kez daha kırılmaya en çok da güvenimizin kırılmasına izin veriyoruz
“Hikâye uydurma kapasiten ilginç.” “Hikâye olduğu da nereden çıktı?” “Mimiklerine özel olarak dikkat ediyorsun ama asıl sebep bu değil. Asıl sebep şu ki Bayan Bellini, birinin, senin gibi bir kadını aldatma olasılığı yok.” *şiddetli ihtiyaç, euphoriamilena
Reklam
Otursak bir akşam üzeri.Sen bana bilmediğim bir hikaye anlatsan, bildiğim bir hikayede anlatsan ben bilmezden gelirim SÖZ.
Edip Cansever
Edip Cansever
kültür denilen şey küreselleşme, ulus devlet, sekülerizm, neoliberalizm, post Truth zımbırtısı gibi şeylerden dolayı değişime uğruyor, azınlıklar, daha doğrusu ortodoksi olmayanlar ilgimi çekiyor, tahtacılar, yörükler, aleviler, kürtler birçok açıdan okuma, bilme arzumun sınırlarını belirliyor, söz gelimi Lübnan dürzileri, maruniler, hala pagan inançları içinde olan Anadolu Türkmenleri, Hakkari - Şırnak Kürtleri birçok açıdan radikal aydınlanma, modernleşme karşıtlığı içerisinde olmama neden oluyur denilebilir en azından tayt - spor kombini dışında bir kültür, bir hikaye var onlarda!!!
"okuduğum kitapların içeriğini unuttuğum için kendimi kötü hissettiğim çok olmuştur. hatta yeterince derinlemesine okuyamadım mı diye de çok hayıflanmışımdır. halbuki okuduğumuz kitaplar dönüşerek deneyimlerimizde açığa çıkar. yani onlarca hikaye, karakter ve halleri, bir gün bilinçli ya da bilinçsiz olarak sözlerimizde, reaksiyonlarımızda ve diğer bütün tavırlarımızda görünür hale gelir. yediğimiz havuç sindirildiğinde nasıl havuç formuyla kalmıyorsa, okuduğumuz kitaplar da sindirilir ve bir şekilde hayatımızın yansımalarına imzasını atar.. bizim bunu fark etmiyor oluşumuzun bir önemi yoktur.."
Hikaye
Sevmeyince yük olur karınca,sevince filler karınca... Eski zamanlarda birbirine kavuşamamış iki aşık varmış. Kader ikisi arasından koca bir nehir geçirmiş ve ayrı düşmüşler. Bu iki aşık her yıl aynı gün nehrin kenarında buluşup hasret giderirlermiş. Sonrada delikanlı sevdiğiyle vedalaşır yüzerek kendi tarafına geçermiş. Yine bir vuslat günü gelip çattığında, delikanlı heyecanla kendini nehre atmış ve maşukunun olduğu tarafa geçmiş. Maşuku olan kız yine onu her yıl olduğu gibi dört gözle bekliyormuş. Gözgöze gelip sohbet etmiş iki sevgili. Veda zamanı geldiğinde, delikanlı daha önce yıllardır fark edemediği birşeyi farketmiş, Kızın gözlerinde bir tuhaflık varmış. Ve kıza"sen ama mıydın?"diye sormuş. Maşuk da cevap vermiş"Sen sen ol, sakın ha bu azgın nehrin sularına dalma bu gece "demiş. Delikanlı dinlememiş. Kız ne kadar yalvardı ise de delikanlıya sözünü dinletememiş. Delikanlı suya dalmış ve o gece karşıya geçemeyip boğulmuş. Aslında bizim aşık delikanlı en başından beri yüzme bilmiyor fakat yıllardır aşkın cezbesinden dolayı yüzerek karşıya geçiyormuş. Lakin sevgilideki kusuru gördüğü an o aşk ve cezbeyi yitirmiş. Bu yüzden de yüzme bilmeyen genç azgın sularda boğularak can vermiş. Sevgilisi bu sırra vakıf olduğundan delikanlıyı uyarmak istemiş. Sen bende kusur gördün, cezbeyi yitirdin, sakın nehre girme demiş ama nafile. Aşıklık iddiadır, ispatı ise sevgilinin yolunda çekilen çiledir. Ve aşık odur ki, kim ne derse desin sevgilide kusur bulmayan, bulamayandır..
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.