Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor… Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım
Bu kitapla tanışma hikayem çok güzeldi, o nedenle metin olarak değil ama kitap olarak bu kitabın bende ayrı bir yeri olduğunu söyleyebilirim. Biricik sevgilim
Emre Erdoğmuş bana almıştı bu kitabı, Eskişehir'e gittiğinde. Orada bir sahaf kitapları paketleyip üzerinde konusuyla alakalı ve kitabın türüyle alakalı bir kısım bilgiler yazıyorlar ve
içerisi saadetler getirmiyordu. Tanrım ne olur bana bir yer göster diye yalvardım. burada sıkıştım kaldım. lütfen biraz ilerler misiniz diye insanlara yalvardım. önümde duran yürüme hızımı düşüren birini iteklemek ile tutup kenara çekmek isteği arasında gidip geldim. Ne yapacağımı bilmiyordum. sevdiğim dışarıda ellerine verilen çiçekleri
Işıklar Sana Evinin Yolunu Gösterecek
Birbirimizi uzaktan uzağa sevmek bir göldü, biz de o göle atlayan iki balıktık.
O ufacık gölün içerisinde birbirimizi bulduk ve hiç kaybetmeyiz sandık.
Oysa hiçbir şey sandığımız kadar kolay olmadı. Yan yana olmak koskoca bir denizdi ve biz bu denizde birbirimizi kaybettik. Binlerce kilometreyi aştık, birbirimize geldik. Oysa şimdi her zamankinden zor bir savaş bekliyor bizi, buram buram hissediyorum bunu. Sonra kulaklığımı takıyorum, telefonumu atıyorum cebime, kendi kendime fısıldamaya başlıyorum içimden…
*Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…*
Bir kez daha tekrar ediyorum:
*Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…*
Sonra bir kez daha…
*Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…*
Ben İzmir ve bu benim evimi bulma hikâyem.
İzmir ve Ege`nin ışıklarla dolu karanlık dünyalarının hikâyesi devam ediyor... Üstelik aralarındaki mesafe artık sıfır kilometre!
Işıklarınızı yeniden yakmaya geliyoruz, hazır mısınız?
*Tüm bu belirsizliklerin ortasında emin olduğum bir şey vardı, o buradaydı ve artık yıldızlarla doluydu üstümüzü kaplayan bu gökyüzü... Her ne olursa olsun, her nasıl olursa olsun.*
Sıfır KilometreBeyza Alkoç · İndigo Kitap · 201911,8bin okunma
Birbirimizi uzaktan uzağa sevmek bir göldür, biz de o göle atlayan iki balıktık.
O ufacık gölün içerisinde birbirimizi bulduk ve hiç kaybetmeyiz sandık. Oysa hiç bir şey sandığımız kadar kolay olmadı. Yan yana olmak koskoca bir denizdi ve biz bu denize birbirimizi kaybettik. Binlerce kilometreyi aştık, birbirimize geldik. Oysa şimdi her zamankinden daha zor bir savaş bekliyor bizi, buram buram hissediyorum bunu.
Sonra kulaklığımı takıyorum, telefonumu atıyorum cebime, kendi kendime fısıldamaya başlıyorum içimden...
"Işıklar sana evinin yolunu gösterecek..."
Bir kez daha tekrar ediyorum:
"Işıklar sana evinin yolunu gösterecek..."
Sonra bir kez daha...
"Işıklar sana evinin yolunu gösterecek..."
Ben İzmir ve bu benim evimi bulma hikayem.
İzmir ve Ege'nin ışıklarla dolu karanlık dünyalarının hikayesi devam ediyor... Üstelik aralarındaki mesafe artık sıfır kilometre! Işıklarınızı yeniden takmaya geliyoruz, hazır mısınız?Kitabı okudu
2024'ün ilk incelemesini yazmaya karar verdim, ben de 2024 için birsürü yeni karar alanlardanım. Dönüp baktığımda 2023 kararlar ve gerçekleşenler konusunda pek de fena değilmiş. Ruhsal sağlığımız ülkece mahvoldu, olmaz dediklerim oldu ve bir şekilde bitirdik yılı. Her yeni yıla, her yeni yaşıma öğrenerek büyüyerek yeni kararlar alarak umutla
Beş bin fılm seyrettim. Her şeyin farkına vardım. Farkına varılacak bir şey kalmayınca da "Sıradaki hayat gelsin!" dedim. Ne gelen var, ne de giden. Sadece Kinyas ve ben... Kendimi tanıyamadım. Zamanım olmadı. Binlerce dilim pizza yedim. Pepperonni ve siyah zeytinli. Benim adım Miss Piggy. Bütün hayatım boyunca kaçtım. Önüme okyanus çıktı. Daha ileri gidemedim. İçinde boğulmak istedim. Gözlerimi sahilde açtım...
Uyumadım. Pişman olmadım. Kendimden bile. Ben gerçektim. Dünyanın en gerçek adamı! Bana ait bir gezegen bulana kadar insanlara ve kendime zarar vermeye devam edeceğim... Biliyorum, beni linç edecekler. Beni bütün dünya öldürecek. En derinde benim cesedim olacak ancak bedenimi toprak bile kusacak... Aranızdayım her gece. Dolaşıyorum sokaklarda, sol elimde Şam'dan taşıyıp geldiğim yakutlu hançerimle...
Gittim, jazz dinledim. Duke Ellington'ın plağıyla kendilerini kesen kadınları gördüm... Benim adım yok. Çünkü ben yokum. Delirdim. Yetmedi. Delirttim. İğrendirdim. Dünya bendim. Acıyı inceledim üniversitelerde. Üç ayrı okulda, üç yıl. Sonra acıttım akademik kariyerleri ve tabii ki kendiminkini. Ne çalışmak, ne de bir işe yaramak. Hiçbirine inanmadım. Tespihle adam boğdum. Ben doğdum! Oysa güneş batıdaydı. Ben geceye geldim. Aya misafir oldum... Bunları söylüyorum çünkü anlatılacak başka bir hikayem yok. Zaten yazma işlerinde de hiç başarılı olamadım. Ben daha çok, fırça ve boyalarla ilgilenendim. Ve dünyaya bırakabileceğim bir miras yok. Bütün değerleri iyi bir pizzanın üstüne içtim...