Ölümün, ister özünden gelen yetersizlikten ister deneyimle kazanılmış kötü ününden olsun, kurbanlarını yaşadıkları hayatın süresine göre seçmediği kesindir ve bu çok iyi bilinmektedir, bu olgu, konu hakkında konuşan felsefi ve dini sayısız otoritenin sözlerine kulak aşacak olursak, sonunda insan üzerinde, refleks olarak, çeşitli ve bazen çelişkili yollardan, doğal ölüm korkusunun entelektüel biçimde yüceltilmesi gibi paradoksal bir etki doğurmuştur. Ancak, Ölümün asla suçlanamayacağı tek şey, her gecen gün daha da yaşlansın diye bir ihtiyarı, bilinen ya da göze çarpan herhangi bir erdemi yokken, süresiz olarak dünyada bırakmaktır. İhtiyarlar ne kadar dayanırlarsa dayansınlar, saatleri hep gelir.
Sözün kısası bir kimse dünyayı bilirse dünyayı sevmez. Onun lezzetinin birkaç gün olduğunu bilir. O lezzet de çaresiz olarak ölümle bâtıl olur. Şimdiki zamanda da bulanıklıktan ve acıdan, belâdan uzak olmadığı, hiçbir kişinin bunlardan sâfî kalmadığı bilinir. Bir kişi âhiretin bâki kaldığını ve insan ömrünün kısalığını düşünürse şunu anlar ki.âhireti dünyaya satan, rüyasında birkaç bir akçeyi uyanıklığında bin altından üstün gören gibidir.
Sayfa 13
Reklam
“Duygusal olarak incinebilirlik insan doğasıdır. Yaşamdaki amacımız, güç ve incinebilirlik arasında bir dengedir. Bu nedenle bazen güçlü bazen de kırılgan oluruz. Tek bir tarafa sahip olmak -sadece güçlü olmak- tamamen insan olmak değildir, benliğimizin çekirdek kısmını inkar etmektir.”
Korku kültürü insan ilişkilerinde güveni sağlamak için korkuya dayalı bir hiyerarşi kurulmasını gerekli gören bir anlam verme sistemidir. O hiyerarşi içinde kendin olarak var olman hoş karşılanmaz ve de buna izin verilmez. Askerî bir sistem içinde gibi yaşarsın; rütben kadar var olursun, hatta sen o rütbesindir. Kurduğun tüm ilişkiler sistemde nerede yer aldığına göre düzenlenir. Ancak rütben kadar konuşma ve davranma hakkın vardır. Sen toplumsal sistem içinde öğrenci, öğretmen, müdür, memur, doktor, hemşire vb. gibi bir sosyal statüsündür ve bu statüden beklenilenler içinde duyman, düşünmen, konuşman ve davranman beklenir. Duygu ve düşüncelerini geliştirip ifade etmen sistemi bozacağından buna fırsat verilmez.
Nora yalnızlığın, temelinde anlamsızlık yatan bir evrende insan olarak var olmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu bilecek kadar varoluşçu felsefeye hakimdi.
Bir çalışan, "Korkunç bir müdür," dedi. "Onun için çalışmayı imkansız buldum... Yeni bir fikir söylendiğinde, derhal ona saldırır ve bunun değersiz ya da aptalca olduğunu, üzerinde çalışmanın zaman kaybı olduğunu söyler. Bu tek başına kötü bir yönetimdir, ancak fikir iyiyse, kısa zaman içerisinde insanlara bu fikir sanki kendisininmiş gibi anlatacaktır". Çok az insan böyle bir patron için çalışmak ister ve çok daha azı böyle bir patronun bütün zamanların en iyi iş liderlerinden biri olarak görüleceğini umar. Ancak, dikkat çekici bir şekilde, bu bahsedilen kişi, tarihteki en başarılı şirketlerden birinin kurucusu olan Steve Jobs'dan başkası değil.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.