"Kader yüreğe dıştan dokunmadan çok önce beyinde ve kanda içten içe ilerler her zaman. Kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude bir savunmadır."
"Tüm acılar korkaktır, kendisinden daha güçlü olan yaşama isteği karşısında geri çekilir, çünkü bedenimizin her hücresinde yerleşmiş olan yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür."
Elbette onunla yüz yüze gelmek için gereken gücü toplamam gerekiyordu.Zira dün yaşanan her şey karanlıktaki bir burgaçta olmuştu, tıpkı selde sürüklenen iki taşın aniden birbirine çarpması gibi; birbirimizi şahsen tanıdığımız bile söylenemezdi, o yabancının beni görünce hatırlayabileceğinden bile pek emin değildim. Dün olanlar bir rastlantının sonucuydu, bir esriklik, kafası karışık iki insanın çılgınlığıydı; oysa bugün kendimi düne göre daha açık ifade etmem gerekiyordu, çünkü acımasız berrak gün ışığında kişiliğimle, yüzümle, kanlı canlı biri olarak onun karşısına çıkacaktım.
"Kuşkusuz devletin mahkemesi bu tip olayları benden daha sert değerlendiriyor; onun görevi genel ahlak kurallarını ve gelenekleri acımasızca korumaktır; bu da onun insanları affetmesini değil, yargılamasını gerektiriyor. Kaldı ki resmi kimliği olmayan ben, neden bir savcının rolünü üstleneyim ki: Ben savunmayı tercih ediyorum. İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum. "
Zweig okumaya başladığınızda seriye bağlayıp diğer kitaplarına da devam etme isteği uyanıyor bünyede. Her kitabının malzemesi benzer, lezzeti farklı fakat keyfi aynı; bu da psikoloji yoğun bir yazımın etkisi sanırım.
Kitap; bir kadının; geçmişinde beklemediği bir anda, tanımadığı bir adam ile beklemediği bir olay çerçevesinde yaşadığı 24 saatlik sarsıcı olayları, bir yük gibi senelerce üzerinde taşımasının akabinde bunu bir zehir gibi kusmasını etkili bir üslupla anlatmaktadır. Hatta bazen öyle etkilidir ki; bir an için zihninizde, kumarhanede genç adamın ellerine bakarken kendinizi bulabilirsiniz. Aşkın, tutkunun kurtarıcı rolünün yanında yıkıcı etkilerini de gözden kaçırmamak lazım.
Kısa ama derin bir öyküdür, tavsiye ederim.
İki öyküden oluşan bu kitapta karakterlerin ruh halleri öyle betimleniyor ki yazara hayran kalmamak mümkün değil..yazar için Psikolojik çözümlemeler ustası desem abartmış olmam..
Satranç kitabında da aynı durum söz konusuydu.. Diğer kitaplarını, düşünmeden alacak kıvama geldiğimi söyleyebilirim :)