Mevlânâ ne güzel der;
"Ne bir katre hayır karşılıksız kalır ne de bir katre şer."
Bu dünyada ne yaparsan, dünya er veya geç sana onun karşılığını mutlaka veriyor...
Senin gözlerinin çağlayanında kayboldum zerre zerre/
Güzelliğin bir ummandır seni anlatan kelimerim bir katre/
Sen bir ışık bir ümit ver bana yaşamam için/
Dağlara taşlara sevinçle haykırırım seni sevdiğimi yüz kere bin kere ...
KK
Akşamdı
Güneş battığından değil,
Dünya döndüğünden
Gökyüzü renginden
Her yer karanlıktı
Yine sığınacak bir ay ışığı kaldı elimizde
Yıldızlar kendi cilvelerinde
Buraların sessiz hükümdarı sessizlik
Bir de ben varım işte
Bir yanım da sensizlik.
Katre idim ummanlara kavuştum
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir
Devredip alemleri kaç dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt'anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir
Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakır
Bilmem ki kaç katip ismimi okur
Kaç defterde kaç görüldüm kim bilir...
Dizleri kanıyor kalbimin. Ama beceremiyorum ki gitmeyi ben. Bu şehirde yalnız yaşayamam. Atarım içime de taşıyamam. Şişen gözlerimi falan saklarım ama seni soranlara durumu açıklayamam. Gökyüzü parlak katre dolu. Camdan yağmuru izliyorum. Seni özlediğimi şu an hissettim. Bana çık gel bayağı içerliyorum. Açamam sensiz vodka falan. Buruk içim bayağıdır soldu hayat. Yutkunamıyorum hâlâ izleri saklı. Hâlâ daha bir şeylerini saklama at. Bu kayboluşlarımın anlamı var.