Eurovision
Birkaç kez üç beş puanla idare ettik. Genellikle ya sonuncu, ya sondan ikinci-üçüncü olurduk. Ajda Pekkan Fas'tan, Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsü İsviçre'den 12 tam puan almışlardı da, kulaklarımıza da gözlerimize de inanamamıştık.
1980 yılına gelinceye kadar, birkaç yıl boyunca ekrana dansöz çıkarılması meselesi tartışılmış, dansöz de arabesk gibi zinhar yasak olduğundan "yenilik" bir türlü gerçekleşememişti. Bu büyük olay 1980 yılbaşı gecesine nasip oldu ve o yıl Türkiye televizyonlarında ilk kez bir dansöz Nesrin Topkapı, saat tam 12'de, elinde bir baston, üzerinde göğsünü ve kalçalarını kapatan şalvarımsı bir kostümle televizyona çıktı, böylece Türkiye'de televizyona çıkan ilk dansöz unvanını almış oldu.
Reklam
70'lerin ikinci yarısında yılbaşı gecesini evde tombala oynayıp televizyon seyrederek geçirmek zorunda kalışın bir nedeni enflasyonsa, bir başka nedeni de terör yılları olmasıydı. Birçok şehirde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, gece on ikiden sonra sokaklarda kimseler kalmıyordu. Gece sokağa çıkmak korkulu bir macera haline geldiği için, yılbaşı geceleri sokağa çıkma yasağı ikide başlatılsa da, çoğu aile evinde kalmayı tercih ediyordu.
Arabesk kesinlikle yasaktı, TRT için Orhan Gencebay diye bir müzisyen yaşamıyordu. Öylesine yasaktı ki, herhangi bir yerli filmde eskaza bir arabesk şarkı varsa, o bile kesilirdi.
Ama bütün bu televizyon dolaplarının içinde bir tanesi vardı ki, en eğlenceli olanı oydu. Bu dolabın sürgülü kapağının yerinde genellikle mavi renkli bir cam bulunur, televizyon bu mavi camın ardından seyredilirdi. Mavi cam görüntüyü biraz bulanıklaştırsa da, renkli televizyon düşleri kurmaya bile çekinenler bu mavi camın verdiği renk duygusundan hoşlanırlardı. Bazı evlerde bu camların birkaç renkli olanlarına rastlanırdı. Önüne böyle bir cam konmuş olan televizyon seyredilirken konuşan iki kişiden birinin yüzü uçuk pembe, diğerininki mavi olur; turuncu olması gereken güneş yemyeşil parlardı.
Zengin ama görgüsüz bir aile parasının gücüyle eş dost sahibi olamaz, yoksul ama görgülü bir aile çevreden saygı, itibar görürdü. "Fakir ama gururlu" yıllardı; ahlak, görgü, nezaket, haddi bilme gibi değerler maddi varlıktan daha büyük bir zenginliği ifade ederdi. Böyle "fakir ama gururlu" aileler meraktan çatlasalar da, televizyon almış olan ahbaplarına çağrılmadan gitmezlerken, "hem fakir, hem gurursuz" aileler televizyonlu komşularını hayatlarından bezdirdiler.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.