Evlerin birçoğunun kız evlatlığı da vardı. Bunları hayır için büyütür, evlendirirlerdi. Günlük yiyecekleri erkekler getirirlerdi.
Hiçbir kadın, bakkala kasaba gitmezdi. Erkeklerin peçete kadar büyük mendilleri, bezden torbaları olurdu ceplerinde. O zamanlar kesekağıdı da adet değildi. Evin her türlü eksiği, mendille, torbayla taşınıyordu.Paşa konakları için böyle değildi. Konaklarda sekiz-on erkek hizmetkâr bulunurdu.
Konakların kadınları da sokağa çıkabilirlerdi ama kesinlikle yalnız olamazlardı. Topluca çıkarlardı, yüzlerinde örtülerle, açık şemsiyeleriyle. Bu şemsiyeler, güneşten yağmurdan korunmaktan çok erkeklerin gözünden kaçınmak içindi. Kapalıçarşı'ya giderlerdi. İstanbul'un birçok çarşısı, pazarı,
semt pazarları, sadece kadınların gereksinimleri için gezilirdi. Pazarlığı ise topluluğun yaşlı kadınları yaparlardı. Birbirlerinin evlerine karşılıklı misafirliğe gidilir gelinirdi. Yüzler her zaman örtülü ve
yine topluca... Bu gidiş gelişlerin en görkemlilerini saray haremleri gerçekleştirirlerdi. Bir tören salonundan çıkıyormuşçasına, birer birer, tepeden tırnağa ipekten atlastan siyah örtüler, feraceler
içinde, yüzlerinde türlü peçeleri yaşmakları, başlarında tüllü şemsiyeleri ile sokağa çıkarlardı.
Yirmi-yirmibeş kadın veya daha fazla sayıda bir grup, haremağasının işaretiyle bir hizada ve üç çift sıra halinde adeta bir geçit başlatırlardı
Yeni tanıştığı insanlara bile doğduğundan beri adam gibi yemek yiyemediğini, yoksulluğu yüzünden akşam yemeklerini misafirliğe gittiği komşularda geçiştirdiğini anlatırdı. Filika İshak’ın yirmi bir kilo hası ve Bedesten’de yedi dükkânı vardı. İnsanları kazıklamak için bulduğu tezgâh, deliyi oynamaktı.
MUHAMM ET İbrahim Aleyhisselam oğlu Hz. İsmail'e duyduğu babalık sevgisiyle uykuya dalar. Rüyasında Hz. İsmail'i kurban ederken görür. Uyanınca hanımı Hz. Hacer'in yanına gider. Ey Hacer der, gözümün nu ru İsmail'e en güzel elbiselerini giydir, saçını tara, onu bir dostun ziyaretine götüreceğim. Bir bıçakla ip de ge tir. Bıçak ve iple bu nasıl misafirliğe gidiş diye sorar Hz. Hacer. İbrahim Aleyhisselam hiç yalan söyleme miş kişidir. Rabbim emretti, İsmail'i kurban edeceğim diyerek gördüğü rüyasını anlahr. Eğer Allahü-teala emretmişse, ona bin can feda olsun diye karşılık verir Hz. Hacer. Oğluyla birlikte yollara düşerler. Dağın ba şında İbrahim Aleyhisselam dur u r. İsmail'e Allahü-te alanın emriyle onu kurban edeceğini söyler. Hz. İsma il eğer bu Rabbin emriyse, Rabbine kavuşacağı için se vinç duyduğunu dile getirir. Ama der, kendi elinle oğ lunu kurban etmek yüreğine ağır gelebilir. Onun için üç arzum var. Birincisi ellerimi ve ayaklarımı sıkı bağ la, belki gırtlağım hançerine dayanamaz, elimi ayağı mı oynahr seni üzerim. İkincisi beni yüzü koyun yatır, yüzümü görme, ben de yüzünü görmeyeyim ki, belki senin babalık sevgin harekete geçer, ikimiz de görevi mizi yerine getirmekte kusur ederiz. Üçüncüsü, an nem beni görmemeye dayanamaz, onu teselli et ve iyi likte bulun. Bu sözler üzerine melekler ağlar.
İbrahim Aleyhisselam gözyaşları içinde besmele çeker, hançerini Hz. İsmail'in boğazına dayar ...
İlkbahar selleri sanırım insanın gençlik aşklarına vurgu yapmak adına kitab'a isim olmuş. Kahramanımız 22 yaşındadır, tesadüf eseri bulunduğu bir ortam onun hayatına damga vurur. Nişanlı bir kıza aşık olur ve kız nişanlısından ayrılıp onunla nişanlanır, evlilik drohaması yoktur. Dolayısı ile kahramanımız Rusya' daki arazisini satıp Evliliği için kullanacaktır. Arazisini satacağı kişi çocukluk arkadaşının eşidir. Garip bir evliliği olan arkadaşının eşi kahramanımız ile yalnız kalıp onu bir örümcek edası ile ağına düşürüp kendine aşık eder. Ve peşinden onu kendi gittiği şehre sürükler. Kahramanımız nişanlısını unutur. Aradan geçen 30 yılın sonrasında durumu gözler önüne serilir, eski nişanlı aklına gelir, evlenip Amerika'ya yerleştiğini ve çok mutlu olduğunu öğrenir. Kendisi ise hiç evlenmemiş ve yalnız kalmıştır. Gençlik çiçeklerin açtığı ve çiçeklerin kısa süreli dalda kalıp çıkan ilk rüzgarla savurulduğu bahar mevsimi gibidir. Kahramanımızda her çiçekten bal alayım derken kovandan da olmuş.
Şöyle bir yorumlara baktım, Avrupalı ve Rus halklarını çok iyi analiz etmiş diyorlar. Ortada bir kadın ve bir erkek varsa karakter heryerde aynı. Ticaret söz konusu isede aynıdır. Onların günlük rutin hayatları o dönem tüm klasiklerde aynı heryerden misafirliğe gelen insanlar, saatlerce masa başı sohbetler, konserler tiyatrolar aldatan aldanan eşler. Fakir halk.
Bu yüzden bu tarz yorumlara bir elma
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam...
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam...
Melih Cevdet Anday
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam...
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam...
Melih Cevdet Anday
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam...
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam...
Melih Cevdet Anday
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam...
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam...
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam...
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam...
Bugün ıslak, yağmurlu bir gün, bütün aile misafirliğe gitti, bense kütüphanemde yalnızım, bazı küflü eski mektuplara ve kâğıtlara bakıyor, eski günleri düşünüyorum.