Selçuk Bey'in Oğuz Yabgu Devletinden Ayrılış Gerekçesi
Selçuk Bey, Oğuz Yabgu Devleti nden ayrıldıktan kısa bir süre sonra yabguya itaat etmemesine gerekçe olarak onun Müslüman olmayışını ileri sürmüştür. “Kâfire vergi vermek caiz değildir,” diyerek yabgunun vergi talebini reddetmiştir.
Normalde böyle konuşmalara girmem herkes herkesi böyle takip etmekte özgürdür. Pek tabi yazdığı konularda da haklı olabilir ama e be kardeşim bazen iletiler de gördüğüm kadarıyla sen buradan bazı hanımlarla WhatsApp grubu, telegram grubu kurduğunda bu platonik İslamcılık olmuyor mu? Birde müslüman özel de yaşanmış bir konuyu ifşa edip, hesabı etiketler mi? Genel olarak sadece sitem etseydin neden herkese açık ediyorsun herkes kendi kapısının önünü temizlese daha iyi olur sanki
Gönderi kullanım dışı
Reklam
“Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 12/101)
Tiksinti ve ahlaki çürümüşlük üzerine...
Psikoloji biliminin uzun süre görmemezlikten geldiği duygudur tiksinti. Aslında en güçlü duygulardan biridir; (belki de bu yüzdendir görmemezlikten gelinişi) çünkü bedeninizin her zerresinde bunu hissedersiniz: mideniz bulanır, başınız döner, o çürümüşlüğün kokusu burun direğinizi yerinden eder, bu duyguyu yaratan şeyi görmek istemezseniz de iliklerinizde dahi varlığını hissedersiniz. Tiksintiye öfke ve şaşkınlık da eşlik edebilir çünkü aklın ve kalbin almadığı sınırlarda dolaştığı olur sık sık. Tlksinti hayatta tutan bir duygu olarak tanımlansa günümüzde ben onu ahlakta tutan bir duygu olarak görürüm. Bu özelliği ile ahlakçı bir duygudur esasında. Sahtekarlığı, utanmazlığı, vijdandızlığı, riyakarlığı (hele de kültürümüzde sık sık şahit olduğumuz dini argumanları paravan yaparak hem İslamı hem Müslüman kimliğini zedeleyen grubun sergilediği riyakarlıkta ) namuslu görünüp asıl namussuz olanları gördükçe tiksinti duymamak mümkün müdür bilmem... Bu gruba dair bireysel- aile-eğitim-sağlık sistemlerinde bütünsel olarak müdahaleler geliştirmemiz gerek. Öbür türlü küresel ve kişisel olarak ya midemiz bulana bulana yaşamanın bir yolunu bulacağız ya da bu çürümüşlüğün içinde inandığımız değerlerle beraber zebil ziyan olacsğız...
Hiçbir Avrupa gazetesi, Ermenileri imha etmek isteyen aynı Jön Türklerin Yukarı Ermenistan’da yaşamakta olan Kürtleri evlerinden ve yurtlarından sürdüklerini haber yapmadı. Ermeniler gibi Kürtler de Rusların yanında saf tutacak güvenilmez unsurlar olmakla itham ediliyordu. Kürtlerin Çapakçur, Antep ve Muş bölgeleri ile Erzurum ve Bitlis
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu modern Avrupa devletlerine göre geri kalmaya başlayıp "Avrupa'nın hasta adamı" haline gelince ötekiler, Türk ve en önce Müslüman olmayanlar kendi devletlerini kurma ya da yeniden kurma çabasına giriştiler. Ötekiler –artık gayet iyi bilinen ve tanınan biçimde– daima ötekiler olarak kalmışlardı, çünkü Osmanlı padişahları onları Müslüman ve Türk kimliğine sokmayı asla hedeflememişlerdi Osmanlı iktidarı Virgilius'un Romalılarına "Parcere subiectis et debellare superbos" ifadesiyle seslendiği kesinlikle uzlaşmacı olmayan ama pratik tutumla kendi intikamını alabilirdi Romalılar en azından imparatorluklarının batı bölümünü derinlemesine Romalılaştırmayı başarmışlardı. Oysa Türkler bunu denemediler bile. Bunun nedenleri farklıdır ama temelde dini olanı dikkate alınmalıdır: Romalılar, egemenlikleri altındaki halklar gibi (Yahudiler dışında) kavramsal olarak hafif ve kucaklayıcı olan ama pratik ve siyasi düzlemde karmaşık ve baskın bir dine sahiptiler; semavi dinlerse tarih içinde son derece güçlü dışlayıcı kimlikler yaratmak konusunda kusursuz olduklarını ortaya koydular. Sonuç olarak, Osmanlı iktidarı bütünleşmeyi değil, birlikte yaşamayı hedeflemiş ve uygulamıştı. Gene de şunu ekleyebiliriz: Öz kimliklerin güvende olması sayesinde farklı topluluklar –gündelik hayatta, geleneklerde, törensel uygulamalara katılımda– kaynaşma konusunda sayısız örnek sergileyebilmişlerdi.
Sayfa 22 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Moğol işgalinin sarsıntısının dinmesinden iki yüz yıl sonra Selçuk İmparatorluğu'nun mirasının küçük ve orta boy güçlerinden bir tanesi olan ve konum olarak en batıda, Bursa'da bulunan Osmanlı, kuzeydoğuya, Avrupa'ya doğru gösterdiği ilerlemeyle dikkat çekiyordu. Zaman içinde büyük bir imparatorluk haline gelen bu devlet, 1299 yı lında Osman (Arapçada Uthman) Bey tarafından ve Orta Asya kökenli olduklarını unutmayan ama kendilerini asıl olarak Müslüman, yani İbrahim ve İshak'ın kabul ettikleri Tanrı'nın son peygamberinin takipçileri ve kendilerini egemen hanedana sadık Osmanlılar olarak tanıtan Türkler tarafından kurulmuştu.
Sayfa 21 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Bir Müslüman olarak, Allah'a inanan insanların birbirleri için de güvenli sığınaklar olabilmelerini diliyorum yeniden...
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.