Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zevksiz bir nükte, ama üstünü çizmeyeceğim. Yazarken pek ince olur sanmıştım, halbuki adi bir tafradan öteye geçemediğini kendim de görüyorum. Gene de, bunu bile bile çizmeyeceğim
Bir çirkin tebessüm, bir iki bayağı nükte, içinden doğru gelen kısa bir çığlık: İşte ömrünün romanı bundan ibaretti.
Sayfa 18 - İŞ BANKASI YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
II. Lema
Hz. Eyüb'ün münacat-ı meşhuresini beyan eder. Malum ayetin mühim bir sırrını ve azim bir hakikatini Beş Nükte ile tefsir edip, bütün müsibetzedelere manevi bir tiryak ve gayet nafi bir ilaç hükmünde bir risaledir. Bu risale, maddi musibetleri, ehl-i iman için musibetlikten çıkarıyor.asil ehemmiyetli musibet, kalbe ve ruha gelen dalalet musibetleri olduğunu beyan ettiği gibi, müsibetzedelerin ömür dakikaları ehl-i sabır ve şükür hakkında ibadet saatleri hükmüne geçip, sekva kapısını kapar, daima şükür kapısını açar.
Sayfa 8 - Sözler YayıneviKitabı okuyor
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Reklam
"Ruhu olmayan huşu duyamaz" dedi Fobi. Sanki bir an için zayıf sesinde nükte vardı. "Tıpkı korkusu olmayanın cesareti de olmayacağı gibi."
İnsan karşısındakini sürekli kötüleyip alaya alırsa arada bir gerçek bir nükte pırıltısı bulmaktan kendini alamaz!
Sayfa 274 - Can KlasikKitabı okudu
“Bir çehre isterim ki, hayâl anlaşılmasın; Bir nükte-i cemâl ki lâl, anlaşılmasın.”
Sayfa 480 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
• Tarih insanın idrakini, edebiyat nükte ve mizacını, matematik dikkatini, dinî eserler fikir ve ruh derinliğini artırır.
Reklam
Kendilerini derecesiz bir zekâ ve kabiliyete sahip sayan arkadaşların arasında, mukaddes ve mağrur bir aptallığa sırtımı vererek yaşıyor ve sırf bununla mühim bir şey yaptığımı sanıyordum. Ne gayem, ne düşüncem vardı. Zekâm bütün kuvvetini, içinde bulunduğu âna sarf ediyordu. Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi. Böyle günübirlik bir fikir hayatının tabii bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizliklere düşüyordum. İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
Sayfa 249Kitabı okudu
KENDİNİ BUĞDAY ZANNEDEN ADAM Adamın biri kendini buğday zanneder, nerede tavuk görse kendisini yiyecek endişesiyle köşe bucak kaçarmış. Akıl hastanesinde bir süre tedavi görmüş. Biraz zaman geçtikten sonra doktor, adamın iyileştiğini düşünerek yanına çağırmış. - Artık buğday olmadığını anladın değil mi evladım? - Tabi ki de anladım efendim, ben buğday tanesi değil, insanım! - O zaman tavuk görünce kaçmazsın değil mi? - Elbette efendim! Adam taburcu edilir. Fakat o da ne! Çok vakit geçmeden kan ter içinde geri gelir. Panik halinde şunları söyler: - Aman doktor bey! Tam köşeyi dönüyordum ki karşıma tavuk çıkıverdi. - Evladım! Az önce seninle ne konuşmuştuk? Ben senin iyileştiğini zannetmiştim. Hani, buğday değildin sen! - Aman efendim, benim düşüncem değişmedi. Ben, buğday değilim tamam ama tavuk bunu biliyor mu?
On beş dakika içinde israil askerleri ile 'bizimkiler' arasında pazarlık başladı. Soru: "Rehinelerin durumu nasıl?" Cevap: "Hapsettiğiniz Filistinlilerden iyi durumdalar, şimdilik." Rica: "Pankartları indirin lütfen." Ret: "Ne yani, takvim yaprağını gün bitmeden mi koparalım? Unutun bunu." Vaat: "Konuşarak halledebiliriz. İstediklerinizi alacaksınız. Kimsenin canı yanmayacak." Nükte: "Bunu derhal bir bez afişe yazın, görelim. Herkes görsün. Çünkü kulaklarımıza inanamıyoruz."
Dünyada büsbütün Darülfünunlulardan (üniversite) mürekkep (oluşan) bir askere ordusu bulundu mu hiç? Bizimkisi böyle işte. O zaman aramızda bizim ordunun adı olsa olsa `irfan ordusu´ (kültür ordusu) olur diye bir nükte doğdu ve hepimiz bunu sevdik. Allah göstermesin bu ordu yok olursa, memleketin istikbalini düşünebiliyor musunuz? Memlekette münevver kalmaz Alimallah! Aman Allah o ihtimali hiçbirimize göstermesin İnşallah!
Sayfa 77 - EVEREST YAYINLARI-84. BASIM-HAZİRAN 2023Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.