Hayata yenildikçe gelendi O.
Düşümü gerçeğe gerçeğimi düşe
Acımı kuşkulu bir kararsız sevince Çevirendi O.
Bir o gülüşü kaldı
Şimdi duvarlarımda
Görmeye ömrümü adak sunduğum
Bir o gülüşü... çın çın
Sesi yüreğimin kıyılarını döven
Üşüdükçe anısıyla ısındığım.
Gözlerimiz buluştu, gülümsemesi kalbimi altın varaklı ışıltılara kavuşturmuşsa gülüşü yıldızları görmemi sağladı. Bal gibi ılık, ışıltılı, parlak, zengin, derin ve o kadar beklenmedikti ki kollarımı boynuna dolayıp bedenimi onunkine bastırdım.
içlenip içlenip, başı gönlü büzüklenip, bir türlü ağlayamayan; gözünün yaşını içinden saklamasın diye cenazeye gidip duran bir adam var. orada hüngür hüngür ağlayıp dağa taşa söven. odasındaki duvarlara ucuz şarap döken.. kimin öldüğünü bilmeden; güneş gözlüklerine aldırmadan. buzlu camları ve uv ışınlarını ışık yılı geride bırakmış bir adam. deniz şortu bir de parmak arası terliğiyle...
ayağı yer yer plastiğin mor rengini almış, yaşadığı aura biraz ekşi kokuyor. geceleri 3'ten sonra al al olur elmacıkları. o bunu sabahın körü diye tabir ediyor. eşikten uğrayıp kaçan pis fareye gün dönerken bir methiye düzüyor.
pek estetikmiş gülüşü. evet farenin. adam öyle söylüyor.
fare de onu görmek için değil, hiç susmayan rehavi makamdaki şarkılar yüzünden oraya gelip durur. hem o mayhoş kokuyu da eski peynir sanıyor. ben bunu bilirim tabi, Hakan henüz bilmiyor.
Onu ele geçmeyecek, sahip olunamayacak, bundan dolayı başka hiçbir kadında bulunamayacak şeyleri için, kokusu, bakışı, gülüşü için seviyordu ve bu koku kalbinin nefesiymiş kadar can yakıcı, bakışı o kadar temiz, gülüşü o derece masumdu ki bu sessiz ve hürmetkâr aşktan, bunlara karşı kalbinde beliren tapınmadan kendini men etmek razı olunacak bir fedakarlık değildi. Onun için, bu bir bakış için hayatlar verilecek pak ve mesut bir ruh özlemi oldu, ona o kadar serbest bir akış verdi.
Sayfa 92 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Philip Lombard birden gülmeye başladı;doğal olmayan, tuhaf bir kahkahaydı bu. Sayfa 169(yeni mi anladınız normal olmadığını)
Birden kurdu anımsatan o kurnaz gülüşü dudaklarına yayıldı. Sayfa 172
O sırada merdivenleri koşarak inen Lombard kahkahayı bastı. Sayfa 179
Güzelliğin kokacak hep yüreğimizde
Esince o katran yüzlü rüzgarlar
Koşacağız sabahın çiğinde ıslanan nazlı çayırlara
Gözlerimize ilişince gülüşü
Çocuk olacağız yeniden, anlıyormusun!
Dilimiz çürüyecek belki isminin
O geniş boşluğunda
Bu bir talan, bir tufan bilesin…
Lakin böğürtlenler daha büyümedi!
Ruh eşleri her defasında ruh dünyasından ayrılmadan hemen önce biraraya gelmezler. Bu durumda, ilgili karmaya da bağlı olarak, kimi zaman
ruhlardan biri gelecekteki karşılaşmaları ve o kişinin nasıl görüne
ceği konusunda diğerinden daha fazla şey de bilebilir. İşte, gelecekteki eşiyle tanışmasını anlatan bir ruh eşinden kısa bir örnek:
Sıradaki yaşam için izleme odasında eşimi görmeme izin verildi. O çekici bir aerobik eğitmeniydi ve onunla bir jimnastik salonunda karşılaşacaktım. Onun bedenini ve yüz hatlarını dikkatlice inceledim, çünkü önceki hayatımda
yaptığım gibi karşılaşmamızı yüzüme gözüme bulaştırmak istemiyordum. Tere bulanmış bedeninin kokusu zihnime iyice yerleşti . . . mimikleri . . . gülüşü . . . en çok da gözleri. Bu yaşamda onu gördüğüm an iki mıknatısın birbirini çekmesi gibiydi