Şumayt bin Aclân da diyor ki: "Mümin nefsine şöyle demelidir: Ömür üç gündür: Dün içindekilerle beraber geçip gitti. Yarın ise sadece bir emeldir. Muhtemelen ona yetişemeyeceksin. Eğer yarına çıkacaksan, yarın zaten kendi rızkıyla birlikte gelecektir. Ancak yarının önünde (değerlendirilmesi gereken) bir gündüz, bir de gece bulunmaktadır ve pekçok nefis bu ikisinde ölüp gitmişlerdir. Belki sen de aynı akıbete uğrayacaksın. Yaşanılan günü düşünmek yeter."
Sayfa 23 - RağbetKitabı okudu
Ana babaların çocuklarında yanık izi gibi asla silinmeyecek izler bıraktıkları planlanmamış ve bilinmedik, ama yine de kaçınılmaz ve karşı konulmaz şiddeti düşünmek bile ürpertiyor beni. Ana babaların arzularının ve korkularının şekilleri, yakıcı bir kalemle, güçsüz ve başlarına ne geldiğini hiç bilmeyen küçüklerin ruhlarına kazınır. Ruhlara dağlanmış o metni bulmak ve ne yazıldığını sökmek için bir ömür harcarız, onu anladığımıza da asla emin olamayız.
Reklam
iyi geçirilen bir günün huzurlu bir uykuyu getirmesi gibi, iyi yaşanmış bir ömür de huzurlu bir ölüm getirir.
Ömür boyu okuyup yazmaya yargılı olmak
Gel gör ki, insanoğlu bilgi ağacından yasak meyveyi koparıp yediğinden beri doğadan kopmuştur. Kültüre yargılıdır. Anlatıcının dışatı çıkması pek farketmez, çünkü satırlarla sokaklar birbirine karışarak uzayıp giderler. Çıkışsız, yönü belirsiz yollar gibi, labirent gibi. (...) Kütüphane insanlık durumunun metaforudur. Bilgi kabul edilmesi, üstüne gidilmesi gereken insanlık yazgısıdır. İnsan tekleri ne derse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar, insanlık ömür boyu okuyup yazmaya yargılıdır. (...) Albert Camus'un ünlü Sisyphos öyküsü gelir aklımıza. Camus, durumunu kabul eden bu mitos kahramanının mutlu olduğunu düşünmek gerektiği kanısındadır. Kütüphanedeki "müebbet okuru" da aynı biçimde mutlu saymak gerekir. Bu, bir bakıma, insanın insanlığını kabul etmesidir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Ben böyleyim, çünkü bir iki nesil önce, tek bir köstekli saatle, yırtık pırtık kapları olan birkaç kitapla, arkalı önlü olarak dikkatlice kullanılan sarı saman kağıtlarıyla, yıllanmış ve kaplamaları kalkmış mobilyalarla, gıcırdıyan yaylı yataklarıyla bir ömür geçirmiş ve mutlu olmayı becermiş büyüklerim vardı. Tükettikleri kadar değil, tasarruf ettikleri kadar insan olunacağına inanmış insanlar gördüm ben. Hırkasını, ayakkabısını, pantolonunu değiştirmeden önce "tamir ettirmeyi" düşünmek zorunda oldukları bir ortamda büyümüş insanlar gördüm bu alışkanlıkları.
NE GÜZEL Ne güzel seni düşünmek Seni sevmek Bir gülü sular gibi koklar gibi Vitrinlerinden bayramlık seçer gibi Tepeden tırnağa sana vurulmak Sende tutuşmak, sende yanmak Ve sönmek sularında Ne güzel sana gelmek Ve sende kalmak bir ömür..
Reklam
Altı ay süren nişanlılığın ardından İlknur'dan ayrılmaya kesin olarak karar verdim. Çocukluk arkadaşımın karabasanlarıyla savaşmak, ona babalık etmek, bir türlü kavrayamadığım dünyâsında bir yer tutabilmek artık içinden çıkamayacağım bir duruma gelmişti. Bunu ona nasıl söyleyebileceğimi düşünüyordum. Meseleyi ilk olarak anneme açtım ve annem bir
Sayfa 63 - Profil YayıncılıkKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.