اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَاۙ وَاَخْرَجَتِ الْاَرْضُ اَثْقَالَهَاۙ وَقَالَ الْاِنْسَانُ مَا لَهَاۚ Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, (Zilzâl, 99/1) يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَاۙ İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. (Zilzâl,
İnsan kendi içinde bir korkuyu büyüttüğünde, ona nasıl karşı koyacağını bilemez."
Reklam
Çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermektir.
O gün uyandım ve sen yoktun.Hiç bu kadar korkmamıştım
“Herkesi babama benzetirdim. Ya da hiç kimse babama benzemezdi. Evimizde yapraklanan bir çınar ağacıydı. Gölgesi yazın serinlik, kışın sıcaklık verirdi. Yanımda olduğu zamanlar iki kat yaşardım. Yüreğimde karıncaların yürüdüğü bir yeni zamandı. Kim birazcık ona benziyorsa gizlice seviyordum. Bütün erkeklere mavilik veren bir gökyüzüydü. Bir gün gelmeyiverdi. Ben inanmadım. Sonraki günler de gelmedi. Ben bir çınarın her yaprağından defalarca düştüm. Annem sustu. Gözbebekleri büyüdü, büyüdü; kirpiklerinden taştı... "
Kırmızı Kedi Yayınevi
Allah Teâlâ'nın kullarına mükellefiyet (emir ve gö­revler) vermesi, efendinin kölesine mükellefiyet vermesi cinsinden değildir. Çünkü efendi, her bir mükellefiyeti kendi şahsî çıkar ve menfaatini düşü­nerek verir. O, yalnızca kendi çıkar ve menfaati olan şey­leri kölesine emir ve teklif eder. Allah Teâlâ'nın mükelle­fiyet vermesi ise, doktorun hastasına ilaç vermesi türündendir. Doktor, harareti fazla olan hastasına hararet gi­derici ilâcı verdiği zaman, kendisini değil, hastasını düşü­nür. Çünkü bu ilacın ona değil, hastaya faydası vardır.
Kont C... ile tanıştım. Ona günden güne daha çok saygı besliyorum, ileri görüşlü ve büyük düşünen bir adam.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.