Bilim tarihi akla duyulan inanç ve gerçek düşüncesiyle doludur. Copernicus, Kepler, Galileo ve Nevvton'un akla karşı sarsılmaz inançları vardı. Bu nedenle Bruno kazıkta yakılmış, Spinoza ise afaroz edilmişti. Mantıklı düşünce kavramından bir kuramın oluşturulmasına doğru atılan her adımda inanca gerek vardır: Mantıklı bir düşünceye, doğru olabilecek bir varsayıma, en azından geçerliği konusunda herkesin fikir birliğine vardığı kurama inanç. Bu inancın kökleri kişinin deneyimlerinde, düşünce, gözlem ve yargı gücüne olan güvenmede yatmaktadır. Buna karşın mantıklı olmayan inanç, bir otorite ya da çoğunluk onayladığı için kabul edilir. Otoritenin ya da çoğunluğunun fikrini gözüne almadan kişinin üretken düşünce ve gözleminden doğan özgür yargılarında temellenen inanç ise mantıksal inançtır.
Orhan Bey
Bafeus Muharebesi'nden sonra nüfus da otorite de artıyor; toprak sağlamlaşıyor. Müderrisler, Selçuklu umerâsı, tüccarlar Osmanlı Beyliği'ne geliyorlar. Hatta iş o noktaya geliyor ki tekfurlardan birinin kızı, diğer tekfurun oğluna gelin giderken yolda kızı kaçırıp Orhan'a getiriyorlar. Bu, önemli bir detay; sırf kızı güzel görüp alma meselesi değil, bir nevi otorite sağlanıyor. Söz konusu kaçırılan kız Nilüfer Hatun'dur (Halofera).
Reklam
Aşağı yukarı MÖ 1775 yıllarında Hammurabi, kanunlarını sert diyoritten 2,3 metre yüksekliğinde bir taş sütun üzerine yazdırdı. Açıkça kalıcı olması düşünülmüştü ve hala dayandığına göre öyleydi de. Dikili taşın tepesinde, Hammurabi'yi Güneş Tanrısı Şamaş'ın önünde dururken gösteren bir kabartma vardı. (Eski zamanlarda kanunların bir kral tarafından bir tanrıdan alındığına inanmak normaldi. Böylece kanuni otorite güvenilir oluyordu. İşte bu şekilde İncil'e göre Musa Yahudi kanunlarını Sina Dağı'nda Tanrı'dan aldı.)
Eğer Tanrı'ya inanıyorsam sonuçta inanmak da benim seçimim. İçimdeki ben Tanrı'ya inanmam gerektiğini söylediği için inanıyorum. İnanıyorum çünkü Tanrı'nın varlığını hissediyorum ve kalbim bana Tanrı'nın orada olduğunu söylüyor. Eğer Tanrı'nın varlığını artık hissetmiyorsam kalbim bir anda Tanrı'nın olmadığını söylemeye başlıyor ve inanmayı bırakıyorum. Her iki durumda da tek otorite hislerimdir. Tanrı'ya inandığımı söylediğimde bile aslında kendi iç sesime çok daha derinden güveniyor ve inanıyorumdur.
Sayfa 246 - Kolektif
Hümanizm
Hümanizm yüzyıllardır evrendeki tek anlam kaynağı olduğumuza ve bu sebeple özgür irademizin en yüce otorite olması gerektiği düşüncesine bizi zamanla alıştırıyor. Neyin ne olduğunu söyleyecek harici bir varlık beklemektense kendi duygularımıza ve arzularımıza kulak veriyoruz. Çocukluğumuzdan beri bize tavsiyelerde bulunan hümanist sloganlara maruz kalıyoruz: “Kendini dinle, kendine dürüst ol, kendine güven, kalbinin sesini dinle, ne istiyorsan onu yap.”
Sayfa 236Kitabı okudu
Toplumsal sorunların demokratik çözümü için karşılıklı, iki yönlü iletişim gereklidir. Böyle bir iletişim gerçekleştirilmediği sürece sorunların çözümününe ulaşılamaz. Gücü o anda elinde bulunduran otorite emir vererek, toplumsal soruna bir çözüm getireceğine inanabilir.Ancak iletişim kurmadan ortaya atılan ve zorla kabul ettirilen bu tür --çözüm-- biçimlerinin ömrü, emri veren iktidarın ömrü kadar olur; iktidar değişince, yeni otorite eski emri ortadan kaldırır ve çoğu kere, öncekine taban tabana zıt, yeni emirler verir. Zamanla sürtüşmeler çoğalır, bu tür keyfi emirler daha derin toplumsal buhranlara yol açar. Türk eğitim, ekonomi ve yönetim tarihi, bu tür keyfi --emir--örnekleriyle doludur.
Sayfa 8 - EpubKitabı okudu
Reklam
475 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.