Anadolu ve Rumeliyi bir tek ülke halinde birleştirip, mutlak bir otorite altında imparatorluğu örgütleyen Fatih Sultan Mehmed olmuştur.
Zamanında köylünün üç yüz kelime ile konuştuğu, Shakespeare'in eserlerinde otuz bin kelime sayılmıştır. Dünyanın herhangi bir yazarı halk dilinin dar söz hazinesi içinde kalmaya razı olsaydı edebiyat tarihi çocukça düşünce ve heyecanların iptidaî ifade tarihinden ibaret kalacaktı. Dünyaca tanınmış yazarların hepsi, halk dilini aştıkları ve günlük ifade imkânlarına yeni imkânlar katan nüansları dile getirmeğe muvaffak oldukları nisbette şöhret ve otorite kazanmışlardır.
Reklam
Gücü elinde bulunduran otorite emir vererek, toplumsal soruna bir çözüm getireceğine inanabilir. Ancak iletişim kurmadan ortaya atılan ve zorla kabul ettirilen bu tür "çözüm" biçimlerinin ömrü, emri veren iktidarın ömrü kadar olur; iktidar değişince, yeni otorite eski emri ortadan kaldırır ve çoğu kere, öncekine taban tabana zıt, yeni emirler verir. Zamanla sürtüşmeler çoğalır, bu tür keyfi emirler daha derin toplumsal bu oranlara yol açar. Türk eğitim, ekonomi ve yönetim tarihi, bu tür keyfi "emir" örnekleriyle doludur.
Osmanlı'da "Kardeş ve evlat katli"
Fatih Sultan Mehmed Han, devletin daha evvel içine düştüğü birtakım tehlike ve hataları değerlendirip «Fâtih Kânunnâmeleri» denilen ka- nunnâmeleri hazırladı. Lakin sanılmamalıdır ki bunlar, onun veya o devirdeki ricâlin şahsî düşüncelerini aksettirir. Asla!.. Devlet idaresine dair pek çok kâide ihtiva eden bu kanunnâmelerde günümüze kadar
Sayfa 124 - Erkam yayınlarıKitabı okudu
Carl Sagan
Ölümden sonra yaşam fikrini destekleyebilecek bir neden bulunmuyor. Dolayısıyla bu fikrin cazibesine kapılamayız. Çünkü sırf bir şeylerin doğru olmasını istediğimiz için o şeylerin doğru olduğuna inanmak tehlikelidir. Eğer ki kendini ve diğerlerini, özellikle de otorite sahibi olanları sorgulamazsan, kendini kandırabilirsin. Gerçek olan her şey, onları ne kadar didik didik arasan da, sorgulaman sonucunda gerçek olmayı sürdürecektir.
Sayfa 197Kitabı okudu
Uygarlığın ilerleme sürecinde, bilinmezler bilinir hale gelip, pozitif bilimlerin gelişmesiyle, tıp da pozitif bir bilim olmuş ve laikleşmiştir, ama insanın en değerli yanıyla, sağlığıyla uğraştığından, onu en korktuğu şeyden, acı çekmek ve ölmekten, koruyucu bir görevi üstlendiğinden, hekimlik, kendisinden beklenen tümgüçlülük niteliğini, dolayısıyla otorite konumunu, pek yitirmemiştir.
Reklam
475 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.