Yüksek sesle, “Hepimiz farklı şeyler isteyebiliriz,” diye karşılık verdi. “Ana-babalarımiz da oyle. Bunun nesi kötü?” “Bilmem, siz söyleyin, nesi kötü?” “Her şeyi kötü. Çünkü herkes hayal kurar da yalnızca pek az kişi hayallerini gerçekleştirebilirse, hepimiz korkağız demektir." “Ya o pek az kişi haklıysa?” “Haklı olan kişi en güçlü olandır. Bu durumda bir paradoks söz konusu, en korkak olanlar aynı zamanda en cesurlar, çünkü fikirlerini herkese empoze edebiliyorlar.”
Neden Kabe’nin her yerden görülebilecek şekilde bir dağın tepesine ya da şehrin yüksekçe bir yerine inşası murat edilmemiş? İhtişama ulaşmak için hep yukarıya doğru yol almaya alışık ruhlarımız için tam bir paradoks. Yanına yaklaşılmadıkça şehrin hiçbir yerinden bir türlü görülemeyen kara örtülü ev. Kabe. Dağlara tırmandıkça daha çok göremezsiniz. Siz yükseklere çıktıkça o daha çok görünmez olur. Bu da Mekke’nin sadece inananların ürperebileceği özel gizlerle dolu bir peyzaj.
Reklam
sonu xəzan olan bağın, gül-çiçəyin gözəlliyindən necə zövq alasan?
Sonu ölümlə, yoxluqla bitən həyat məhv edilmək üçün salınmış gözəl bir şəhərə, yandırılmaq üçün yaradılmış gözəl bir sənət əsərinə bənzəyər. İnsa ni çaşdıran da elə budur: Ölümlə bitən Həyat. Bu paradoks insanlığın düşüncəsini dumanlandırır. Deməli, hər şey ölümün, əslində, nə anlama gəl diyindən, onun mahiyyətinin nə olduğundan ası lıdır.
Qədim Qala NəşriyyatıKitabı okudu
Paradokslar
Fransızların en Fransız'ı Napoléon Bonaparte, Fransız değildi. Rusların en Rus'u Stalin, Rus değildi ve Almanların en Alman'ı Hitler Avusturya'da doğmuştu. Margherita Sarfatti, Yahudi düşmanı Mussolini'nin en sevdiği kadın, Yahudi'ydi. Latin Amerikalı Marksistlerin en Marksisti olan José Carlos Mariátegui Tanrı'ya tutkuyla inanırdı. Arjantin Ordusu, Che Guevara'yı, "Askerlik yaşamına hiçbir şekilde uygun değil," diye nitelemişti. Brezilyalıların en çirkini olan Aleijadinho adındaki heykeltıraş, Brezilya'nın en güzel kadınlarını yaratmıştı. Dünyanın en ezilmiş halkı, Kuzey Amerikalı zenciler, cazı, müziklerin bu en özgürünü yarattılar. Şövalyelerin en serüvencisi olan Don Quijote ana rahmine bir hapishanenin dört duvarı arasında düşmüştü. Son bir paradoks olarak da Don Quijote en ünlü sözlerini hiçbir zaman söylememiş, "Köpekler havlıyor, Sancho. Atlarımıza eyer vurmanın zamanıdır," dememişti.
Sayfa 136
Dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açık­lanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. Açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıkla­ma bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi de­ğil. Birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima ken­di dilinizi harcayarak ödersiniz. İnsanın kendi dünyasını ve di­lini susarak koruması ne tatlı paradoks!
Cevat Şakir, sevgi dolu, melek gibi bir insandı. Baba katili oluşu, bu değerlendirmemi değiştirmez. Babasının yerine bir yabancıyı öldürmesini çok daha korkunç sayardım. Bu bir pa­radoks değil; çünkü çoğu erkekler en büyük çatışmalarını baba­larıyla yaşarlar, sevgiyle karışık en acımasız kinlerini onlara karşı duyarlar. Bir öfke ve çılgınlık anında, yapamayacakları şey yoktur. Cevat Şakir de işte böyle bir öfke ve çılgınlık anı ya­şamış. Babası silahına davranınca, o da silahına davranmış ve olan olmuş. Baba ölmüş; oğul da ömrünün sonuna dek ölüm­den beter bir acıyı çekmeye mahkum olmuş.
pdf
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.