Artık görünmüyor mevsimde hüzün
Bulutlar bir garip rüyaya dalmış
Ufukta güneşi ağlatan yüzün
Bir mülteci gibi tenhada kalmış
Toprak yandı gülüm ,çeşmeler zehir
Şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir
Kaç kere çağırdım seni öteden
Turnalar uçurdum gittiğin yere
Bin parça eyledin kalbimi neden
Ruhum bir başına düştü göklere
Bana
20 Ekim 1913
Akla hayale sığmayacak bir hüzün çöktü
üzerime...
Dönüşüm kötü bir hikaye oldu. Belki de
kayboldum gerçekten. Görünen o ki bugünün ve yarının hüzünleri üstüme gelmeye
devam edecekler, zira onlara karşı duracak
mukavemeti daha fazla bulamıyorum kendimde. Bütün ümitlerimi tüketiyorlar. Öyle
ki, şu günlüğü bile yazmak
Varedenin adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat.
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım,
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları,
Yağmur, seni
Bir haftadır piyanoyu bırakmıştım ve Joãozinho'dan ayrılmanın yarattığı ilk pişmanlıklar kendini göstermeye başlıyordu. Salona girdim ve ayaklarımın ucuna basarak ona doğru yürüdüm. Kapağı kaldırdım, o hiç unutamayacağım koku burnuma doldu.
"Selam Joãozinho."
Arkalıksız iskemleyi çektim, oturdum ve parmaklarımı tuşlara uzattım. Sevdiğim parçaları çalmaya koyuldum. Alıştırma değil. Önce Çaykovski'nin Schumann'ın Rêverie'si. Hiç çalmadığım gibi çalıyordum. Yaptığım şeyi sevdiğim için. Olanca içtenliğimle çalıyordum, tüm yüreğimle; bu da bana çok iyi geliyordu.
"Görüyorsun ya, Joãozinho, böylesi ne kadar iyi."
Alıştırma yapmadan geçen bir haftadan sonra parmaklarımın tutukluk yapmayışına şaşırmıştım. Bir parça daha çaldım ve hiç beklemediğim, daha doğrusu bu kadar çok beklemediğim bir hüzün duydum.
Keçe örtüyü büyük bir sevecenlikle yerleştirip kapağını kapadım.
Ödevlerime döndüm ve yeniden Maurice'in sözleri kulağımda çalındı.
Bu kez sözümden dönmeyeceğimden kesinlikle emindim. Korkuyordum. İkinci bir kez başarısızlığa uğrarsam kızabilir, bir daha bana "Küçüğüm" demeyebilirdi. Bu da olmadı mı, ölmeyi yeğlerdim. Ama hepten ölmeyi.
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni