Hayat bize neyi, kimleri getirir bilinmez. İnsanı insan kılan da bu bilinmezlik değil midir? Sadık Yasızuçanlar bir başka kitabında bunu şöyle anlatır: "İnsan yağmur tanesi gibiymiş. Kimisi güle düşüyor kimsi çamura." Ne diyelim sevgili okur. Gül de dünyada, çamur da. Var olun. Sadık Yalsızuçanlar - Gerçeği İnciten Papağan Timaş
Serzeniş 1
Umudun mutluluk verdiğine inanmıyorum. Umutlar sonsuz değil. Iyi ya da kötü bir duygu bırakarak terkediyorlar seni. Geriye kalan bir parça hüzün, bir yığın kalp hezimeti...
Reklam
Ahmed Arif Ölümyıldönümü
Ruhun şad olsun Ahmed Arif ( 2 Haziran 1991 ) ( Asıl adım Ahmed Önal, Ahmed Arif olarak bilinirim. Yaşamım boyunca hakkı aradım; ezilenin ve güçsüzün yanında durdum.) Leylim Leylim ile varlığından haberdar olmuştum ilk kez Arif'in. Bende derin izler ve hüzün bırakan okuduğum mektuplardaki muhteşem ve ölümsüz bir aşk hikayesiydi. Karşılıksız, çıkarsız, riyasız bir aşktı Leyla Erbil'e Ahmed Arif'in hissettikleri. Adam gibi "ADAM"dı, yürekten sevmişti kadınını yücelterek sevmişti. Benliğinde, her bir hücresinde, iliklerinde hissetmişti aşkını, sevdasını. Sözlerinde, o muhteşem dizelerinde doyasıya dile getirmişti yüreğinden dökülenleri. Böyle aşklar kaldı mı ki günümüzde? Sanmıyorum, kalsa da okyanusun derinliklerindeki bir inci tanesi kadar enderdir diyebiliyorum özetle. "Ruh eşi" tanımıyla eşleştirdiğim ve varlıkta kavuşamayan, ruhları arafta kalan bu iki özel insanın aşkına mektuplarda bile olsa şahit olmak çok güzeldi. Çok ama çok özel ruhlardı çünkü. "Ve biz, milyarlarca, aşkın, yalanın, alçaklığın, kahramanlığın; kapıları, kapakları, kuş uçurmaz uzaklıkları ve ayrılıklarıyla, kahrolası yasaklarıyla, bu acayip kaos karanlığında, biz ikimiz! İki müthiş hasret, iki parça can. ~Leylim Leylim~ "Gözlerinden, burnunun üst dudağına düşen fark edilmez incecik gölgesinden öperim canım. Öperim ömrüm. Yaşşa! " ~Leylim Leylim~
Serdar Tuncer Bugünki Yeni Şafak Köşe Yazısı
Gelişiyle memnun, gidişiyle mahzun edene sevgili deniyorsa eğer; Ramazan mü’mine sevgilidir. Dikkat buyurunuz herkese değil; mü’mine. Ramazan geliyor diye sevinmek, gidiyor diye mahzun olmak iman alâmetidir buyurmuşlar. 1438 yılının Ramazan-ı Şerif’i alıp başını gidiyor ve biz kalbimizdeki hüzne bakıp imanımız hakkında bir fikir sahibi
V’eda Gerçekliğin içinde veya hayalimde bile değilken neredeyim ben? Ne aradığıma dair herhangi bir fikrim yok. Belki de böylesi iyidir derken o kadar uzaklara düşüyorum ki kendimi labirentin en başında buluyorum. İşte öylesine uzak yaşadığım duruma, öylesine uzak şeylere karşı bir ilgi uyanıyor içimde. Dikkatlice sokulup kulak kabartıyorum. Koyu
N.
Ya yüzün gelecek aklıma ya da hüzün.. Durmak bilmeyen parçalanan zamanda... Bir parça kaybolacağım gecede .. Bir günışığıyla vurucam pencerene ..
Reklam
808 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.