Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir Fikir
N e güzel denilen bir yüze değil, Sevdaya vurgundur benim bu gönlüm Geceye mehtaba gündüze değil Hayata bağlıdır kalpdeki düğüm Göğsüme hangi renk saçlar yayılsa Kalbimi saracak gölge aynıdır O ruh Kabe'de de secdeyi kılsa Duanın gittiği ülke aynıdır
344 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 günde okudu
Burdan yayinevine tum hakaretlerimi yolluyorum
Selamlar. Oncelikle muhtemelen spoiler da olacak bu incelemede cunku spoilersiz yazinca rahat hissedemiyorum. Sanki eksik ve yanlis anlatmis gibi hissediyorum. O yuzden spoilerli olacagi icin kitabi zaten okumus olan kisilere gore yorum yapicam konuyu anlatmadan. İlk olarak deginmek istedigim sey yayinevi yuzunden sevmedigim seyler. Bu yayinevi
Zalim Prens
Zalim PrensHolly Black · DEX · 20181,429 okunma
Reklam
“Biliyor musunuz dostlarım,” dedi bir gün. “Şu koca alayda tek aklı başında adam benim. Aslında deli olanlar diğerleri, ama bunun farkında değiller. Savaşıyorlar ama neden savaştıklarını bilmiyorlar. Bu delilik değil mi? Bir insan nasıl olur da başka bir insanı öldürür, ama sebebini tam olarak bilmez? Farklı renk üniforma giymek ve farklı diller konuşmak yeterli bir neden mi yani? Bir de bana deli diyorlar! Şu karanlık savaşta gördüğüm tek mantıklı yaratıklar sizlersiniz ve tıpkı benim gibi, burada bulunmanızın sebebi zorla getirilmiş olmak.
Ölüm bile bu köşelerde başka çehreler takınır. Bu değişiklikler hep birden düşünülünce muhayyilemizde tıpkı bir gül gibi yaprak yaprak açılan bir İstanbul doğar. Şüphesiz her büyük şehir az çok böyledir. Fakat İstanbul'un iklim hususîliği, lodos poyraz mücadelesi, değişik toprak vaziyetleri bu semt farklarını başka yerlerde pek az görülecek şekilde derinleştirir. İşte İstanbul bu devamlı şekilde muhayyilemizi işletme sihriyle bize tesir eder. Doğduğu, yaşadığı şehri iyi kötü bilmek gibi tabiî bir iş, İstanbul'da bir nevi zevk inceliği, bir nevi sanatkârca yaşayış tarzı, hattâ kendi nev'inde sağlam bir kültür olur. Her İstanbullu az çok şairdir, çünkü irade ve zekâsıyla yeni şekiller yaratması bile, büyüye çok benzeyen bir muhayyile oyunu içinde yaşar. Ve bu, tarihten gündelik hayata, aşktan sofraya kadar genişler. "Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak" yahut "Nisandayız, Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır" diye düşünmek, yaşadığımız ânı efsaneleştirmeğe yetişir. Eski İstanbullular bu masalın içinde ve sadece onunla yaşarlardı. Takvim onlar için Heziod'un Tanrılar Kitabı gibi bir şeydi. Mevsimleri ve günleri, renk ve kokusunu yaşadığı şehrin semtlerinden alan bir yığın hayal hâlinde görürdü. Yazık ki bu şiir dünyası artık hayatımızda eskisi gibi hâkim değildir.
Sayfa 120Kitabı okudu
Nerdesin? Meğer ne doldurulmaz bir derinlikmiş yokluğun. Kaderde bu sensizlik de varmış. Her insanın yüzünde sana benzeyen bir şey aramak da varmış. Sesini duymak varmış şarkılarda, bütün kitaplarda seni okumak varmış. Meğer ne dayanılmaz bir şeymiş yokluğun. Kağıtlara seni yazmak varmış, renk renk dinlemek varmış seni, çiçek çiçek koklamak varmış. Artık hiç yazmasan da olur hiç gelmesen de... Meğer ne türlü bir ölümmüş yokluğun. Bir daha nerdesin demeyeceğim. Bendesin artık. Dudaklarımın değdiği kadehlerdesin. Serin yağmurlar getiren bulutlardasın. Kâh denizlerdesin kâh rüzgarlardasın. Uzaktasın, ama yine bu şehirdesin. Gittiğine inanmıyorum. Gel demeyeceğim .
Kadın ve renk
arastirmalarin sonuçlarına göre normal insanlar temelde üç tip rengi algılıyor olmasina ragmen kadinlarin en az yüzde 15 inde, onlara fazladan bir renk reseptörü daha kazandıran genetik bir mutasyon söz konusudur.
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
Renk körlügü meselesinde cinsiyetler arasinda görülen farkin olusmasinin nedeni ise aslinda oldukça basit bir farktan kaynaklanmaktadir. Normalde üç temel rengi algilayacak olan reseptörler, sadece X kromozomu üzerinde kodlanmistir. Yani Y kromozomu üzerinde bu reseptörleri kodlayacak herhangi bir bölge yoktur. Simdi diyelim ki bu X kromozomunun renkler ile ilgili reseptörleri olusturacak kisminda bir kod bozuklugu oldu. Bu durum, kadinlar için çok da problem sayilmaz. Çünkü iki tane X kromozomu oldugundan eğer X'lerin birinde bir sikinti olursa diger X kromozomundaki saglam olan tarafı kullanarak bu hatayı düzeltebilir. erkekler XY oldugundan X kromozomu üzerinde bir sikinti olmasi durumunda bunu telafi edebilecekleri baska bir X kromozomlari yoktur.
Sayfa 155Kitabı okudu
insan gözü sadece üç rengi algılayabilecek bir sisteme sahiptir. Bu üç renk; kırmızı, yeşil ve mavidir. Tasarimalarn ve photoshop kullananlarin da çok iyi bilecegi RGB (Red (kurmizi), Green (yesil, Blue (mavi)) sistemi de ayni mantiga dayanir. Yani tüm gördügünüz renkler aslinda sadece bu üç temel rengin birbirleriyle olan etkilesimlerinden olusan varyasyonlardan ibarettir. Görme gibi çok önemli bir duyunun, aslinda sadece üç farklı renge duyarlı reseptöre sahip olması size bir miktar şaşırtıcı gelebilir. Eğer bu üç rengi algılayan reseptörden birinde bir sorun olursa renk körüğü dedigimiz durum ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Gündüz farklı aşamalarda gökyüzünde gördüğümüz renkler, güneş ışığının atmosfere çarpıp dağılmasın bir sonucudur. Her rengin kendi dalga boyu vardır ve bu nedenle farklı şekilde saçılırlar. Bulutsuz bir günde bile gökyüzü tekdüze olmaktan uzaktır; çoğunlukla mavi ile beyaz arasında bir renk karışımı gösterir. 
ben bu şehrin neyiyim bilmiyorum. leş binalarda dumanlar tüttüren, alevleri hayatalarındaki tek renk ve sıcaklık olan, yamalı yıllık ceketlerin altında, gazete kağıtlarının ve belki bir ihtimal battaniyenin üstünde ölmek ve kalmak arasında medcezirde olan evsiz, yurtsuz, işte belki ben bu şehrin o kimsesiziyim
Reklam
ne kasvetli renk şu gri
herkesin yabancılaştığı anlarda hiç değilse kendi hislerimizi tanıyabilseydik. her şeye bir anlam yüklemek zorunda hissetmeseydik kendimizi. daha güzel teslim olurduk sanki hayata; ya siyahı ya beyazı seçebilseydik..
Ahiret
Bütün renklerin karışıp ta bir rengi meydana getirdiği güneş kursu gibi değil orası, orada iki renk var: Beyaz ve siyah. Ve beyaz beyazdır, siyah da siyah.
Sayfa 21 - Ölümden Sonra DirilmeKitabı okudu
Biruni
Bana sorarsanız Bîrûnî o yılla rın Orta Asya'sının veya Batı Orta Asya’nın en büyük âlimidir. Hindistan’ı öyle iyi anlatır ki Ganj Ovası’nm oluşumu hakkında söyledikleri alınıp bugünkü jeoloji ders kitaplarına koyulsa hiç kimse yadırgamaz. Alüvyonların gelişini, bunları nehrin taşı masını anlatır. Minerallerin tayininde sırf renk yetmez bir de önemli olan onların özgül ağırlıklarım belirlemektir. Bunun için de yeni bir metot bulur. Hindistan’dan geldikten sonra bulunduğu yerin haritası nı çıkarmak gerektiğini düşünür. Harita çıkarmak için şehir lerarası mesafeyi ölçer. Fevkalâde de doğru ölçmüştür. Bîrûnî gerçek bir fen adamıdır, öteki taraflara pek bulaşmamıştır. O zamanlar âlim olanın dini de bilmesi gerekir. Bilgileri fen tarafindadır ve bundan pek ödün vermez. Meselâ îbn Sînâ sürekli hapse girer. Zindana atılır, kimisi “Bu zındıktır,” der
Hayattaki En Büyük Şansım
"Sızlarım sızıma nağmeler dostlarım var kışıma renk veren" Tam olarak böyle ne zaman yıkılacak gibi olsam seslerini duymam ile toparlanmam bir oluyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.