Şiir yazıyorum çünkü, İngilizce inspiration “ilham” sözcüğü Latince Spiritus yani “nefes” sözcüğünden gelir, ve ben özgürce nefes almak istiyorum.
Şiir yazıyorum çünkü, Walt Whitman dünyaya samimiyetle konuşmak için izin verdi.
Şiir yazıyorum çünkü, Walt Whitman şiirin dizelerini özgürce nefes alması için açtı.
Şiir yazıyorum çünkü, Ezra
Manifestoların kilit kavramlarından biri de ' arzu'' dur: arzuların özgürlüğü, arzuların iktidarı, sıkıntının yerini arzulara bırakması, arzu urbanizmi... Bunun için Guy Debord, arzuların eylemlere dönüştürülmesinden bahseder. Arzular, ihtiyaçlara indirgenmiş anlamından sökülmeli, düşünce ve eylemle özdeşleşmelidir. Sürrealist metinlerde de arzu,
Gerçekten de İspanyol gribinden yatan oğlu uğruna "kendini kurban" etmişti ressamın anası. Fikret için ne kahredici bir düşüncedir bu! "Dövüşüyorum" olarak çevirdiğim kelimenin aslına gelince: "je me bat", "dövünüyorum", "kendi kendimi dövüyorum" sözüyle de çevrilebilir, kelimesi kelimesine çevrilecek olursa... O da ayrıca ilginç.
Bütün bu düğümler birer birer çözülebilirdi... Fikret'in hiç sevmediği psikanalistlerin, Freudgil doktorların "divanında" değil, fakat sevilmiş ve sevmiş bir kadının sürekli ilgisinde, yatağında.
Ne çare ki ressam, bir sevgiliyi, bir ev barkı geçindirebilme olanaklarına, ancak altmışını geçtikten, hem de felcin sillesini yedikten sonra kavuşacaktı.
Renklerle, biçimlerle sevişmiş durmuştu nakkaş.
Nakkaş riyazete dalmış bir keşiş misali bembeyaz çıplak kadınlar görüyordu. Resim yapmak, kadınlarla sevişmenin başka bir türü.
Aslında nakkaş, nakışlarla evliydi. Kayaların içine oyulmuş bir manastırda "ikonlar" çizen bir papazın, Meryem Ana'yla evlenmesi gibi bir şey...
Sayfa 120 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Basım, Yayın Yönetmeni: Enis BaturKitabı okudu
Huzur 24 saatlik bir zaman diliminde olup biten bir romandır. Roman dört bölümden oluşmuş ve her bölüm bir karaktere ayrılmış. Kitap Mümtaz’ın bakış açısıyla anlatılmıştır. Geriye dönük olaylara da yer verilmiştir. Mümtaz’ın babası kurtuluş savaşı sırasında bir Rum tarafından öldürülmüş. Daha sonra bulundukları kasabanın işgal edileceğini
"Balzac'ın Bilinmeyen Şaheser'i, resmedilemeyen bir resmin resmedilmesini öykülerken; öykülenemez bir metnin öykülenmesini anlatırken, kendisini neredeyse görünür olan kendi arzu nesnesine, kend bilinmeyen şaheserine dönüştürüyor: Kendisi de sonsuz bir tasarıyı çağıran parçalı bir yapı oluyor." İletişim yayınlarından okuduğum kitabın
Zamanda bir ilk anı olsa bile "hiçlikten geldiğini" söylemek yanlış olur. Bu ifade zihnimizde "hiçlik" denen bir varlık durumunun olduğu ve bunun evrene dönüştüğü gibi bir izlenim bırakır. Bu yanlış bir düşüncedir; "hiçlik". diye bir varlık durumu yoktur ve zamanın başlangıcını önceleyen bir "dönüşüm" olamaz. Evrenin bir başlangıci varsa bu sorun bağlamında yalnızca kendisinden önce hiçbir anın olmadığı bir anın var olduğundan bahsedilebilir.
" İnsan resimlerin belli bir anı temsil ettiği düşüncesine kapılabilir. kuşkusuz yanlış bir düşüncedir bu. Çünkü resimdeki an, fotoğraftaki anın tersine asla resmedildiği gibi varolmamıştır. Öyleyse resim anı temsil ettiği söylenemez. "