Mevlana Celaleddin Rumi'nin rubaileri, benim için bir ruh beslenmesi ve derin bir yolculuk niteliği taşıyor. Rumi'nin kelimeleri, kalbimi dokunuşlarıyla yumuşatıyor ve ruhumu besliyor. Her bir rubai, derin bir bilgelik ve anlayışla yazılmış, insanın varoluşsal sorularına dokunuyor ve içsel bir aydınlanma sağlıyor.
Rumi'nin şiirlerindeki mistik atmosfer, beni hayatın derinliklerine götürüyor ve evrensel bir bağlantı hissetmemi sağlıyor. Onun dilindeki sevgi ve hoşgörü, beni derinden etkiliyor ve içsel bir huzur veriyor. Rubaileri, insanın iç dünyasına dokunan ve onu daha derin bir anlayışa yönlendiren kutsal metinleri andırıyor âdeta. Rumi'nin öğretileri, benim için bir kılavuz ve bir ilham kaynağıdır diyebilirim.
RubailerMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20072,069 okunma
Saçlarıma kar yağdı, yolum duman efendim
Bu garip gönlüm sana vurgun aman efendim
Yıllar durmaz, bir kervan gibi geçip gidiyor
Senden ayrı yaşamak, bana zulüm efendim.
Dilaver Cebeci 'nin kalemınden' kadın 'ı ele aldık keyıfle.. farklı bır yolculuğun donuna geldik, kendımce konuyla ilgili bır iki kalem edip gideyım
"Divan edebiyatı (Klasik Türk edebiyatı, divan edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı, havas edebiyatı, saray edebiyatı, enderun edebiyatı, klasik
Dünyayı süslediler, bir şey kalmadan.
Bu süslere inanma, akıl olmadan.
Giden de çok dünyadan, gelen de ama;
Sen payını al ondan, seni almadan!
Ömer Hayyam
Titanic battığı gece, beraberinde çok değerli bir şeyi de götürmüştü: İranlı şair, gökbilimci, matematikçi Ömer Hayyam’ın tek yazma nüshasını..
Semerkant’tan Atlas Okyanusu’na uzanan bir hikaye. Kitap 4 bölümden oluşuyor. İlk bölümler Selçuklu İmparatorluğu zamanları; Ömer Hayyam’ın hikayesini ve rubailerini konu alıyor. Vezir Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Hayyam’ın kesişen yollarını ve yaşadıklarını okuyoruz. Amin Maalouf’un kalemi her zamanki gibi akıyor.
Son iki bölümde ise yakın tarih konu alınıyor. Rubailerin Batı’da yayılmasıyla onlardan etkilenip çocuklarına ikinci isim olarak Omar veren bir ailenin çocuğu olan Amerikalı Benjamin’in Rubaiyat’ın yazılı tek nüshasını arayışını okuyoruz. Onun İran anıları, yaşadıkları ve Titanic’te son bulan bir serüven. Kitabın bu kısmını baştaki akıcılıkta bulmadım; tempo düşüyor, yer yer kopukluklar dikkati dağıtıyor.
Bütününde kitabı bir tarih kitabı olarak değil bir roman, kurgu olarak okudum. Bu anlamda güzel bir kitap. Halihazırda çokça okunmuş olan bir kitap; ben de geçeyim dedim bir rubai esintisinden.
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061.7k okunma
Gel ne olursan ol, Kim olursan ol, yine gel!
Kâfir, mecûsî, putperest olsan da yine gel!
Bu bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!”
Kuran'daki Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin ayetinin tefsiri gibi sanki
Muallim Naci (1850-1893); küçük yaşlarda şiir yazmaya başlar, daha sonra gazeteler de yazıları yayınlanır. 1883 yılında Ahmet Mithat Efendi'nin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat bölümünü yönetmeye başlar. Ve bu sıralarda Ahmet Mithat Efendi'nin kızı Mediha Hanım ile evlenir. Muallim Naci annesinin 1892 yılında ölümünden
Ömer Hayyam, 18 Mayıs 1048'de Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun ilk başkenti olan Nişabur'da doğdu. Kendisi matematikçi, astronom, tarihçi, filozof ve şairdi. Ayrıca rubai türünün kurucusudur. Bu yüzdendir ki Ömer Hayyam tarafından yazılmamış ama ona izafe edilmiş ve onun rubaileri olduğu sanılan birçok rubai vardır. Kendisinin