_Lord Byron_
_Ey güzel okur! Bir kez burnunu uzattığın bu sayfaların içinden bir daha çıkamayacağına ant içerim!
_Tabuttaki ceset gibi yalnızdım. Yalnızdım bir bulut gibi. Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir. Mağarasındaki bir münzevinin değil. Hava saydam, gök mavi ve toprak kıvançlıyken, görünmekten hoşlanmayan, çatık kaşlı bulut gibi
❝Tutunacak bir dalımız kalmıyor, tutunamıyoruz...❞
Tutunamayanlar...
Sahi kimdi onlar?
Hayata yenik düşenler...
Hep bir adım geriden gelenler...
Çabaladıkça batanlar...
Kazandıkça kaybedenler...
Ve yaşadıkça ölenler...
Ne istiyorlardı peki? Niçin koparmışlardı bu yaygarayı? Bu alışılagelmiş düzeni ne hakla bozuyorlardı? Hangi maddeye dayanarak kendilerini açık etmişlerdi?
Dünya değişiyor,
Propaganda ortalama zekaya sahip insanların işi değildir.
Kendi kendime başlattığım faşizm ve nasyonal sosyalizm çalışmalarımda okuduğum ilk kitaplardan biriydi Büyük Yalanlar.
Bir entelektüel, Nazizm'in ırkçılığını nasıl kabul etti? Bu soru ilgimi çekiyor. Bu muhtemelen ulusal kimliğimizi toplumumuzla ya da Almanların dediği gibi "halk" olarak düşünmek üzere yetiştirilmekle ilgili. Hatta
Ortadoğu'nun en beter aldatmacalarından biri şudur:O kadar karmaşık bir politik ortam vardır ki dünyanın geri kalanıyla ilgilenecek zamanınız olmaz. O kadar çok olay olur ki hiçbir şey yapmazsanız da bu olaylarla ilgili sadece konuşmak bile sizi anlamlı bir meşguliyetiniz olduğuna inandırır.Bizler, bu bakımdan Ortadoğulu
Önce İzmir’de, sonra Edremit’te yaşanan çarşafın aşağılanması hâdisesi, öyle kolayca geçiştirilecek bir hadise değildir.
Çarşaf, bu toplum için Nene Hatun’ar, Şerife Bacı’lar demektir. Nene Hatun’lar, Şerife Bacı’lar ise, o kavurucu kış mevsiminde, şehit kanlarıyla sulanan bu aziz vatanın leş kargalarına yem olmaması için her tür zorluğa göğüs