Konuşan da Zorba bu arada
Şimdi söz gelmişken patron, senden, korktuğum ve beni gece gündüz rahat bırakmayan bir şeyi (başka bir şeyden kork­ mam) soracağım; iyi saatte olsun, beni ihtiyarlık korkutuyor patron! Ölüm bir şey değildir, bir püff! Ve mum sönüverir; ama ihtiyarlık... büyük ayıp bence. İhtiyar olduğumu açık açık söylemeyi ve kimsenin ihti­yarladığımı haber almaması için elimden geleni yapmayı çok büyük bir ayıp sayıyorum; sıçrıyor, oynuyorum, belim ağrıyor, ama gene oynuyorum; içiyorum, bir baş dönmesi geliyor, dün­ya dönüyor ama, gene başım dönmemiş gibi dik duruyorum. Terliyor, denize dalıyor, soğukluyorum. “Guh, guh!” diye öksü­rüp hafiflemek istiyorum ama, utanıyorum patron. Öksürüğü zorla geri çeviriyorum. Yani, benim hiç öksürdüğümü duydun mu patron? Hiç! Bu, yalnız başkalarının yanında değil, tek başı­ma olduğum zaman da böyle. Zorba'dan utanıyorum patron, ne diyeyim? Utanıyorum Zorba'dan.
Ayn Rand'dan Alıntılar - 2
"Hayır! Tabii konuşmak istemiyorum! Ama konuşacağım. Senin de duymanı istiyorum. Seni nelerin beklediğini bilmeni istiyorum. Gün olacak, kendi ellerine bakacaksın, ağır bir şey alıp o ellerin her kemiğini kırmak, parçalamak isteyeceksin. Çünkü o eller, neler yapabileceklerinin hayalleriyle rahatsız edecek seni. Tabii eğer sen o fırsatı yaratabilseydin! Ama sen yaratamamış olacaksın ve şu canlı vücuduna tahammül edemez olacaksın ... o ellere bir yerde ihanet etti diye. Gün olacak, otobüse bindiğinde şoför tersleyecek seni. Belki istediği yalnızca on sent olacak, ama sen onu öyle duymayacaksın. Sen o seste, kendinin bir sıfır olduğunu duyacaksın. Herkesin arkandan güldüğünü, her neye gülüyorlarsa o şeyin alnına damgalanmış olduğunu düşüneceksin. Senden nefret etmelerine sebep olan o şeyin. Gün olacak, bir salonun köşesine dikileceksin, kürsüde konuşan bir yaratığın binalardan söz edişini dinleyeceksin. Senin o kadar sevdiğin o konudan. Duyduğun sözler, keşke biri kalksa da şu herifi iki tırnağı arasında eziverse, diye düşünmene yol açacak. Derken herkesin onu alkışladığını duyacaksın. Haykırmak gelecek içinden, çünkü kendin mi gerçeksin, onlar mı gerçek, bilemeyeceksin. Yoksa bir salon dolusu kurukafanın arasında mıyım ben, diyeceksin. Yoksa biri ansızın benim kafamı mı boşalttı, diye merak edeceksin. Ama bir şey söylemeyeceksin, çünkü çıkarabildiğin sesler artık o salonda lisan sayılamaz. Zaten konuşmak istesen de konuşamazsın, çünkü seni kenara iterler, onlara binalar konusunda söyleyecek hiçbir şey bulamazsın! Bu mu istediğin?"
Reklam
❝Sana hayranım. Aşağıda yalnızken seni görmem gerekiyordu. Tek başına olman düşüncesi hoşuma gitmiyordu. Üstelik merakıma yenik düştüm. Senin... değiştiğinde nasıl birine dönüştüğünü görmem gerekiyordu. Çok güçlüydün. Bir parmağını oynatarak beni baştan çıkarabilirdin. Yine de kendindeyken, bütün mürettebatına ailenmiş gibi bakıyorsun.
Sayfa 194 - RidenKitabı okudu
Her zaman bana "Sen bir aydın olarak nasıl olur da dine bu kadar dayanırsın?"diyen aydınlara şunu demek istiyorum:"Benim sözünü ettiğim din , geçmişte tahakkuk etmiş ve toplumda hâkim olan din değil; aksine sözünü ettiğim din, tarih boyunca topluma hâkim olan dini ortadan kaldırmayı hedef edinmiş dindir.Şirk dininin her türlüsünü ortadan kaldırmak için kıyam eden peygamberlerin dininden söz ediyorum..."
“Sadece bundan sonra mutlu bir kadın olmanı istiyorum. O kadar.” Tam dört adım attık ve yanıt geldi: “Olacağım. Söz veriyorum.”
Kitap genelinde cins ve cinsiyetten söz etmeme karşın, cinsiyet veri boşluğunu kapsayıcı bir terim olarak kullanıyorum; çünkü kadınların verilerden dışlanma nedeni cins değildir. Cinsiyettir. Bunca kadının yaşamında bunca zarara yol açan olguyu adlandırırken bunun temel nedeni konusunda açık olmak istiyorum...sorun kadın bedeni değildir. Sorun, o bedene yüklediğimiz toplumsal anlam ve toplumun bu bedeni dikkate almadaki başarısızlığıdır.
Sayfa 14 - Epsilon yayıneviKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.