Zeka birçok değişik faktör özel bir şekilde bir araya geldiğinde oluşur. Kaç tane tanımlama istersiniz? Bazı insanlar, zekanın belli bir kültürde değerli sayılan neyse o olduğunu düşünürler. Bazılarına göre ise zekâ, temel düşünme süreçlerinin sınırlamasıyla belirlenebilir, başkaları da zekayı istatistiksel olarak ölçmeyi dener. Bir de kaynağına ilişkin o soru var tabii: zekâ doğuştan mıdır, yoksa kazanılır mı? Yirminci yüzyılın başında zekânın, bir kişinin belirli görevleri yerine getirip getirmediğinin incelemesiyle ölçülebileceğine inanılıyordu. Bugün uzmanları zekayı değişen çevre koşullarına uyum sağlayabilme yeteneği olarak tanımladıklarında bu fikri temel alırlar. Onların bakış açısına göre zekâ kazanılır, genetik olarak belirlenemez ama başkaları da zekânın insan olmanın temel bir parçası, düşüncelerimizi yeni oluşan koşullara uydurabilmemizi sağlayan ve doğuştan gelen bir kabiliyet olduğunu söyler. Bu düşünceye göre zekâ, deneyimlerden öğrenme ve çevrenize uyum sağlayabilmenizdir. Ve bir de benim kişisel favorim var: zekâ, zekânın ne olduğunu sormaktır.
Sayfa 549 - pegasusKitabı okudu
Son günlerde karşılaştığım en mantıklı soru
“Din adamlarını suçlayanlarla, onları yargılayanlarla karşılaştığım zaman kendilerine şu soruyu soruyorum: Peki, aranızda kaç tane dürüst ve vicdanlı tüccar var? İçinizde dürüst aşçı, vicdanı temiz duvarcı, mimar, demirci var mı? Hangi meslek temsilcilerinden memnunsunuz? Eğer aranızdan dürüst bir domuz çobanı çıkaramıyorsanı ahlaklı bir kilise çobanı diye neden şikayet ediyorsunuz?
Reklam
"...zaten şimdiye dek bin tane soru sormuşum. Sanırım sordum ama soru sormazsan nasıl bir şeyler öğrenebilirsin ki?"
Sayfa 21 - Venedik YayınlarıKitabı okudu
Tek bir soru. Sadece bir tane. Kayra sordu: “Nasılsın?” Bacaklarını iki kişilik salıncağa uzatıp sağ kolunu sırtını dayadığı demire yaslayıp sol kolunu da salıncağın kenarına koydu. Birkaç saniye çevreyi seyretti. Ve başladı konuşmaya. “Seni Kinyas en son Fransa’da görmüştüm. Paris’te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü
Sayfa 221Kitabı okudu
"Biliyorum aslında Kimse gerçekten sevmez kimseyi..."
Saçma sapan günlerin birinde, benim de dükkânda olduğum bir öğleden sonra içeri otuz yaşlarına yakın bir adam girdi. Elinde tuttuğu buruşuk kağıdı uzatıp dövme yaptırmak istediğini söyledi. Özdemir önce kağıda, sonra adamın suratına, sonra tekrar kağıda ve sonra da bana baktı. Merak edip elimi uzattım. Kağıdı alıp baktım. Bir boka benzetemedim.
Dünyaya nasıl hükmedecekler?
Siyonistlerin bütün planları değerlendirildiğinde akıllara şu soru gelmekteydi. Yahudilerin dünya üzerindeki nüfusu on beş milyonken yedi milyar civarındaki dünyaya nasıl hükmedeceklerdi? Kendilerinden olmayan insan nüfusunun bu kadar fazla olması, onlara ciddi bir sorun teşkil etmeyecek miydi? Elbette edecekti fakat siyonizm için bu sorun öyle büyük bir sorun değildi. Bu sorunu da iki aşamalı bir planla aşmayı hedeflemekteydiler. Bu hedeflerden ilki dünyayı bin tane devletten oluşan bir federatif yapıya dönüştürmek ve en tepeye siyonist devleti getirmek, ikincisi ise dünya nüfusunu beş yüz milyona indirmekti?
Sayfa 25 - Ibrahim Okur, Kurtla Yiyip Çobanla Ağlaşanlar Genleriyle Oynanmış Entellektüeller, Okursoy Kitapları 15, Cep Kitaları Dizisi 9, s.59. (Daha geniş bilgi için bkz: Erol Bilbilik, CFR, Umay Yayınları).Kitabı okudu
Reklam
388 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.