Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünyada 300 milyondan fazla Müslüman olduğunu ve bu insanların başkalarının iradesi ve horgörüsü altında yaşadıklarını söyledi. Niçin? Çünkü aldıkları eğitim, zincirlerini kırmaya yarayan insani nitelikleri onlara kazandıramamıştı; eğitimleri ulusal değildi. Genç beyinleri ‘paslandırıcı, uyuşturucu, hayalî zevaitle’ doldurmaktan kaçınmanın ne
Sayfa 478Kitabı okudu
Beşeristan
Ahmet Emin Yalman ayağa kalktı: - Aziz Beşerî Şef! Ulu insanlık önderim! İnsanoğlunun kemale ermesi hayali, sizin çağınızda ve sayenizde gerçek olacaktır. Artık siz bir Beşerî Şefsiniz! Beşerî Şefin saltanat ettiği, yani idare ettiği bir ülkeye Türkiye demek biraz irticaî bir düşünce gibime geliyor. Türk nedir? Beşeriyet içinde küçük bir parça... Sonra acaba Türk var mıdır? Türk kalmış mıdır? Vaktiyle bir Türk ırkı varmış. Fakat zamanla bu ırk, ötekine berikine saldırarak ve başka ırklarla karışarak yok olup gitmiş... Beşeriyetin bir parçasına Türk demek, Türk ırkçılığı yapmak ve faşizmi hortlatmaktır ki, buna ne Amerika, ne İngiltere, ne İsrail, ne Rusya, ne de diğer devletler razı olamazlar. Zaten insanların bir kökten geldiğini en eski ve en yüksek kitap olan Tevrat yazmıyor mu? Memleketimize Türkiye demek, Rum, Ermeni, Yahudi, Zenci, Çingene ve başka köklerden gelen yurttaşlarımızı incitir, millî birliği bozar. Onun için bu ismin değiştirilerek Beşeristan denilmesini teklif ediyorum!
Sayfa 81 - Z VitaminiKitabı okudu
Reklam
Pontusçu çetelerin 1923 yılı Şubat'ında tamamen etkisiz hale getirilmesi ve Türk-Rum ahalinin mübadelesinin iki tarafça kabulünden sonra Türkiye için Pontus Meselesi sona ermiştir. Ne var ki özellikle Türk ve Rum ahalinin birlikte yaşadığı Kıbrıs'ta 1950'lerde ortaya çıkan olaylar nedeniyle Türk-Yunan ilişkileri giderek gerginleşmiştir. 1980'lerden itibaren ise bir zamanlar Doğu Karadeniz'de, Yunan söylemiyle Pontus'ta yaşamış Rumlara dair ilgi de artmıştır. En nihayet Yunanistan'ın Pontus ilgisi, Doğu Karadeniz Rumlarının Türkler tarafından soykırıma uğratıldığı iddiasına kadar varmıştır. Günümüzde söz konusu iddia etrafında ortaya konan tüm faaliyetleri Yeni Pontusçuluk olarak tanımlamak mümkündür. Yeni Pontusçuluk, bir anlamda 1840'lardan itibaren gelişen ve Millî Mücadele neticesinde sona eren tarihî Pontusçuluk ruhunun diriltilmesidir. Ancak aradan geçen yüz yılda değişen dünya dengelerine paralel olarak Pontusçuların bu siyasetle hedefleri de değişmiştir. Kuşkusuz Yeni Pontusçuluk siyasetinin temel amacı, Türkiye'yi uluslararası toplum karşısında itibarsızlaştırmaktır. Aynı zamanda Yunanlar Türk Devleti'nden maddi tazminat alabilme amacını da taşımak- tadırlar. Tıpkı Ermeni Meselesi gibi hayali bir Pontus Meselesi yaratılarak uluslararası politika açısından Türkiye'nin dış politik manevra yeteneği zaafa uğratılmak istenmektedir.
Sayfa 99 - ATARÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Atsız'ın dîvan edebiyatına ait bazı görüşleri de, Hasan Âli'nin Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış kitabını eleştiren "Alaylı Âlimler” başlıklı yazısında bulunmaktadır. Atsız burada divan ve halk edebiyatını da karşılaştırmaktadır: "Divan edebiyatında Türk duygusunun kaybolduğunu kimse çıkıp da iddia edemez. Divan edebiyatı
Reklam
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Z VİTAMİNİ Olay Örgüsü 1999 yılının son günüdür. Saat 19'da İsmet İnönü Bakanlar Kurulunu toplamıştır. Hasan Âli Yücel başbakan, Ahmet Emin Yalman Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Falih Rıfkı Atay Millî Eğitim Bakanıdır. İnönü'nün kardeşi Rıza ve oğlu Ömer de bakanlar arasındadır. Kabinede hayali isimler de vardır. İçişleri
Buhranlı Yıllar: Erenköy Kız Lisesi Tarih Öğretmeni Bedriye Atsız 13 Mayıs 1944'te bakanlık emrine alınmıştır. Roman kahramanı Ayşe Pusat, görevden alındıktan üç yıl sonra, bir Sonbahar'da okuluna dönmüştür. Bunu 1947 Sonbaharı olarak düşünebiliriz. IrkçılıkTurancılık Davası'ndan 1,5 yıl hapis yatan Atsız, 25 Ekim 1945'te
Neden toplumumuz en insanî bir konuda bile ortak bir yerde buluşamıyor?
Türkiye'de neden en küçük sorun karşısında bile bu kadar derin kamplaşmalar yaşanıyor? Sadece iç sorunlarda değil; ortak çıkarları ilgilendiren uluslararası problem alanlarında bile neden müşterek, belli bir hedef tayin edilemiyor? Geçmişle kurduğumuz ilişkilerin bu kadar farklılaşması bugünkü konumumuzu anlamlandıracak ortak çözümler üretmemizi engelliyor. Dahası ülkemizin gerçekliğine dair olan gerçeklik algımızı yitirmemize neden oluyor. Herkese ve her kesime göre değişen ütopik yarınlar ve hayali geçmiş/tarih yorumları bir kenara bırakılsa bile bugünü algılamakta zorlanıyor, asgari düzeyde hayatiyetimizi sürdürecek bir gerçeklik tasavvuru geliştiremiyoruz.
730 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.