➤Kitap okumuyoruz. Sloganik, romantik şeyleri sevip onlara bağlanıyoruz. Hikayeler ile ömür tüketiyoruz. Okumayı ve araştırmayı sevmiyoruz. Bu yüzden tuzakların farkına varamıyoruz ve bizi kolayca kuşatıp yok edebiliyorlar. ➤Müslümanlar birbiriyle uğraşmayıp bir zamanlar olduğu gibi birlik olsalardı, Batı'nın bütün kiliseleri ve Ülkeleri
Lopus Yayınevi
Halkevleri'nin ve onun yan birimi Halkodaları'nın varlığı, ülkenin her kesiminde yaşayan insana ulaşarak, onu yeni yönetimin saygın bir bireyine dönüştürme amacı taşıyordu. Nitekim Halkevleri'nin değişik kolları aracılığıyla yapılan uygulamalar, milyonlarca insanın o güne değin yaşamında olmayan gelişmeyi ve değişimi de devreye sokuyordu. Halkevleri'ni kuranlar ve o birimlerde görev alanlar; Atatürk ilkelerini yaşama geçirmeyi, devrimlerin halk tarafından özümsenmesi için gerekli çabayı göstermeyi, dünden bugüne eğitim, sanat ve kültür alanında önemli atılımlar yapmayı, ulusal bilincin geliştirilmesiyle herkesin iyi birer yurttaş olarak yetişmesini sağlamayı, daha da önemlisi laik ve çağdaş bir toplum yaratabilmeyi amaçlıyordu.
Sayfa 93 - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
...Bu ülkenin üniversitelere girmeye hak kazanmış güzide insanları, bazen şiddet dozu yüksek eylemlere varacak taşkınlıklar üretebilen kalabalıklar içinde bulunmakla, " değişimi" gerçekleştirebileceklerine inandırılıyor. Bu yöntemin kötü bir sonucu var: Koskoca bir insan, öyle nice koskoca insanlar, pırıl pırıl genç zihinler, akılsız kalabalıklarda çoğu zaman modası ve etkinliği dahi geçmiş, anakronik birer slogana indirgeniyorlar. Onlar bunu duyarlılık adına, belki ulvi bazı niyetlerle yapıyorlar fakat onların sınırsız potansiyellerini böyle nümayişlerde, böyle negatif enerji deposu protestolarda harcayan muktedirlerin çarklarının nasıl işlediğini göremiyorlar. Bu kalabalıklarda yer almayı erdemli bir davranış olarak görebilmeleri için devamlı olarak koşullandırılıyorlar. Kendilerine, bireyselliklerine ve benzersizliklerine inançları taammüden zayıflatılıyor; isyankar ama sönük birer kıvılcıma dönüşüyorlar zamanla ...
Sayfa 28 - Tuti KitapKitabı okudu
Bizans'ta yasaların Latince yerine Yunanaca yazılması ve dil değişimi
Altıncı yüzyılda Yunanca o kadar yaygın konuşulur olmuştu ki İmparator Heraklios (610 - 641) Yunanca'yı ülkenin resmi dili olarak ilan etti ve bir kuşak sonra da Latince'yi yalnızca bir avuç bilim adamı biliyordu.
Sayfa 94 - Özne YayıncılıkKitabı okudu
Tarımsal üretimin hızı, sanayi üretiminin hızına hiç bir zaman yetişemez. Bunun başlıca nedenlerinden biri, tarımda üretilen artık-değerin bir bölümüne toprak rantı adı altında asalak toprak sahiplerinin el koymasıdır (Bk. Rant). Geribıraktırılmış ülkelerin temel ıraları, tarımcı topluluk (Os. Cemâatı zirâîye, Fr. Communauté cultivateur, İng. Farming community)'lar oluşlarıdır. Kentliye göre köylünün kafa ve cüzdan yoksulluğu ne orandaysa, gelişmiş ülkeye göre tarımcı ülke lerin kafa ve cüzdan yoksulluğu da o orandadır. Hele anamalcı ülkelerle bunların peşine takılan ve anamalcı yapıda gelişmeyi olanaklı sanan geribıraktırılmış zavallı ülkelerde küçük tarım üreticileri, ya tümüyle yoksullaşma ya da proleterleşme yolundadırlar ve bundan asla kaçınamazlar. Toplumcu üretim düzenine geçmeyi başaran tarım ülkeleri tarımı kollektifleştirme yoluyla sorunu çözümlemişlerdir. Ne var ki bu da yetmez, bir yandan da ülkenin hızla sanayileştirilmesi gerekir. Lenici toplumculuğun kuruluş plânında iki temel öğe bunlardı. Lenin şöyle der: «Tüm toplumsal gelişmenin dayanağı olarak toplumcu işletmecilik örgütlenmesinin temeli sanayidir» (Lenin, Yapıtlar, c. XXXII, s. 235-6). «En büyük anamalcı ülkenin ulaştığı tekniğin ve kültürün başarılarından yararlanmadan sosyalizme gidilemez» (İbid, c. XXVII, s. 342-3). Tarım kesimi, devletin anamal yatırımı olmaksızın, çagdaş teknik araçlarla donatılmaksızın, kentlerle mal değişimi yapılmaksızın; eşdeyişle çok gelişmiş bir sanayie dayanmaksızın süreklı olarak artık-ürün kaynağı olamaz.
Sayfa 234 - Cilt 6
"Şunu kabul etmeliyim," dedi Nathan. "Ülkenin di­ğer bölgelerinde neler olduğunu gördüm, ama bunun bizi etkilemeyeceğini düşündüm. Sanırım elinizde im­kan varken değişimi başlatmak, bu değişime karşı koymaktan ya da tepki göstermekten daha iyi. Belki de kendi Peynir'imizi kapmalıyız." "Ne demek istiyorsun?" diye sordu Frank. Nathan karşılık verdi: "Eski mağazalarımızı satsay­dık ve diğerlerinin tümüyle rekabet edecek büyük, modern bir mağaza açsaydık bugün ne durumda olur­duk merak ediyorum." Laura, "Belki de Kırın duvara 'Maceranın tadını çı­karın ve Peynir'i kapın,' yazarken bunu kastediyor­du," dedi.
Reklam
Korku yavaş yavaş içimdeki ininden çıkmaya başlamıştı. Kalın Kaşlı, egemenliğinin farkında, arkasına yaslanmış, bendeki değişimi gözlüyor, kolay bir av olduğumu düşünüyordu sanırım. Kurum'dan herhangi bir talepte bulunmadan, tumturaklı ve sentetik cümlelerle yerlerde süründürüldüğüme tanıklık etmeden buradan çıkıp gitmeliyim dedim içimden. Çünkü devletin kendine yoldaş edeceği birinin aykırı yanları kalmasın diye tüm önlemleri aldığını anladım. Müteahhitlik hizmetleriyle ülkenin her yerini binalar ve kulelerle donatmış, buralara türlü türlü dinleme ve gözetleme aygıtını yerleştirmiş, bilim insanı düzeyinde analiz yeteneği yüksek memurlar edinmiş ve işte işsiz kalmış bencileyin birinin bir gün kapısını çalmasını beklemişti. Bu işler için dünyanın masrafını yapıyordu, amacı onun istemediği bir şeyi seçmek isteyen çıkarsa, onu bu yumuşacık, ana kucağı kadar masum, tütün kolonyası ve dosya tozu kokan alacakaranlık odada fani bir Kalın Kaşlı vasıtasıyla uyararak, gönül gözüne hitap etmek, hatta kılcal damarlarına süzülmek suretiyle mest eylemekti.
Sayfa 92 - KurumKitabı okudu
_Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğumu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Mükemmel bir insanın zihni ayna gibidir. Hiçbir şeyi kavramaz ve hiçbir şeyi ummaz. Böylece mükemmel insan hayatın içinde hiçbir çaba harcamadan hareket eder. ****** _Kalpteki incelik sevgi yaratır; sözlerdeki incelik güven
İnsan ve Sembolleri - Arketipler
_Rüyanızda şeytanla mücadele ettiğinizi gördüğünüzde fark edeceksinizdir ki mücadele ettiğiniz yalnızca kendinizdir. Düşünü gördüğümüz kimse, İçimizdeki diğer yandır. Tanrım şükürler olsun ki beni böyle yaratmamışsın. Düş, düşü gören kişiye değil, bir topluluğa, halka, insanların tümüne aittir. Gelecekteki kişiliğimiz çok önceden oradadır ama
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.