Tarımsal üretimin hızı, sanayi üretiminin hızına hiç bir zaman yetişemez. Bunun başlıca nedenlerinden biri, tarımda üretilen artık-değerin bir bölümüne toprak rantı adı altında asalak toprak sahiplerinin el koymasıdır (Bk. Rant). Geribıraktırılmış ülkelerin temel ıraları, tarımcı topluluk (Os. Cemâatı zirâîye, Fr. Communauté cultivateur, İng. Farming community)'lar oluşlarıdır. Kentliye göre köylünün kafa ve cüzdan yoksulluğu ne orandaysa, gelişmiş ülkeye göre tarımcı ülke lerin kafa ve cüzdan yoksulluğu da o orandadır. Hele anamalcı ülkelerle bunların peşine takılan ve anamalcı yapıda gelişmeyi olanaklı sanan geribıraktırılmış zavallı ülkelerde küçük tarım üreticileri, ya tümüyle yoksullaşma ya da proleterleşme yolundadırlar ve bundan asla kaçınamazlar. Toplumcu üretim düzenine geçmeyi başaran tarım ülkeleri tarımı kollektifleştirme yoluyla sorunu çözümlemişlerdir. Ne var ki bu da yetmez, bir yandan da ülkenin hızla sanayileştirilmesi gerekir. Lenici toplumculuğun kuruluş plânında iki temel öğe bunlardı. Lenin şöyle der: «Tüm toplumsal gelişmenin dayanağı olarak toplumcu işletmecilik örgütlenmesinin temeli sanayidir» (Lenin, Yapıtlar, c. XXXII, s. 235-6). «En büyük anamalcı ülkenin ulaştığı tekniğin ve kültürün başarılarından yararlanmadan sosyalizme gidilemez» (İbid, c. XXVII, s. 342-3). Tarım kesimi, devletin anamal yatırımı olmaksızın, çagdaş teknik araçlarla donatılmaksızın, kentlerle mal değişimi yapılmaksızın; eşdeyişle çok gelişmiş bir sanayie dayanmaksızın süreklı olarak artık-ürün kaynağı olamaz.
Sayfa 234 - Cilt 6
_Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğumu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Mükemmel bir insanın zihni ayna gibidir. Hiçbir şeyi kavramaz ve hiçbir şeyi ummaz. Böylece mükemmel insan hayatın içinde hiçbir çaba harcamadan hareket eder. ****** _Kalpteki incelik sevgi yaratır; sözlerdeki incelik güven
Reklam
. Ama doktor birdenbire konuyu bir parça başka alana kaydırarak, içinde yaşanan çevrenin, yenilenlerin içilenlerin, kültürün, geleneksel ortamın, yaşam biçiminin genleri nasıl mutasyona uğrattığını anlattıktan sonra, “Bakın” diyor, “çevrenize göz gezdirin, sokağa çıktığınızda insanlara dikkatli bakın, bu ülkedeki gen mutasyonunun örneklerini çok
On Dördüncü Bölüm
Batı toprakları, başlayan değişim altında tedirgin. Batı devletleri fırtınadan önceki atlar gibi tedirgin. Büyük toprak sahipleri, sinirli. Bir değişme olduğunu sezmekte, ama değişmenin ne olduğunu bilmemekteler. Büyük toprak sahipleri ilk önlerine gelen şeye saldırıyorlar. Hükümet yetkilerinin genişletilmesine, İşçi birliğinin kuvvetlenmesine;
"Şunu kabul etmeliyim," dedi Nathan. "Ülkenin di­ğer bölgelerinde neler olduğunu gördüm, ama bunun bizi etkilemeyeceğini düşündüm. Sanırım elinizde im­kan varken değişimi başlatmak, bu değişime karşı koymaktan ya da tepki göstermekten daha iyi. Belki de kendi Peynir'imizi kapmalıyız." "Ne demek istiyorsun?" diye sordu Frank. Nathan karşılık verdi: "Eski mağazalarımızı satsay­dık ve diğerlerinin tümüyle rekabet edecek büyük, modern bir mağaza açsaydık bugün ne durumda olur­duk merak ediyorum." Laura, "Belki de Kırın duvara 'Maceranın tadını çı­karın ve Peynir'i kapın,' yazarken bunu kastediyor­du," dedi.
Halkevleri'nin ve onun yan birimi Halkodaları'nın varlığı, ülkenin her kesiminde yaşayan insana ulaşarak, onu yeni yönetimin saygın bir bireyine dönüştürme amacı taşıyordu. Nitekim Halkevleri'nin değişik kolları aracılığıyla yapılan uygulamalar, milyonlarca insanın o güne değin yaşamında olmayan gelişmeyi ve değişimi de devreye sokuyordu. Halkevleri'ni kuranlar ve o birimlerde görev alanlar; Atatürk ilkelerini yaşama geçirmeyi, devrimlerin halk tarafından özümsenmesi için gerekli çabayı göstermeyi, dünden bugüne eğitim, sanat ve kültür alanında önemli atılımlar yapmayı, ulusal bilincin geliştirilmesiyle herkesin iyi birer yurttaş olarak yetişmesini sağlamayı, daha da önemlisi laik ve çağdaş bir toplum yaratabilmeyi amaçlıyordu.
Sayfa 93 - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Eski direnişçilerin köktendinci liderleri, bir zamanların aşırıya kaçmayan Müslüman Afganistan devletini tıpkı İran ve Suudi Arabistan gibi koyu bir din devleti haline soktular. Her iki ülke de, bu değişimi desteklemek için milyonlarca dolar akıttı. Mayıs 1992'de İslam Afganistan devleti ilan edilince, Kutsal savaşçılar olan
Sayfa 91 - Varlık AnlatıKitabı okudu
Antakya "İnkılâp"la Tanışıyor
Antakya, Türkiye Cumhuriyeti'ne 15 yıl geç katıldığı için ülkenin inkılaplar devrinde yaşadığı pek çok değişimi, dönüşümü, "devrimi" hemen hiç yaşamamıştı. Bu sebeple Antakya'da sınırlarımıza dahil olduğu 1939 yılında iki sembolik mücadele yaşandığına şahit oluyoruz. Birincisi şapka devrimi. Fes ve sarık yasaklandı... İkincisi, Hatay Türk idaresine geçer geçmez Arapça ezan yasaklandı, minarelerden Türkçe ezan okunma mecburiyeti getirildi. Halk bunun sebebini önce pek anlayamadı. Zira işgalci Fransızların bile dokunmadığı ezanı, kendilerini kurtaran Müslüman Türk askeri yasaklıyor ve Türkçe bilmeyen ve Arap kökenli olan onca insanın yaşadığı bir şehirde ve köylerde ezanı zorla Türkçe okutuyorlardı.
Sayfa 93 - İstanbul: Ketebe, 2021Kitabı okudu
Don Kişot’un yazarı Cervantes, İnebahtı’da kolunu na­sıl kaybetti?
Don Kişot’u herkes bilir. Miguel de Cervantes Savedra’nın yel değirmen-leriyle savaşan şövalyesinin romanı bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de pekçok kişi tarafından okunmuştur. Don Kişot’u, atı Rozinante’yi ve seyisi Sanço Panço’yu hemen hatırlarız. Günlük hayatımızda sık sık sıra dışı bir işe soyunanlara da, “Donkişotluk yapma” denildiğine
Tren değişimi gerçekleşti ve son model lokomotiften vagonlara yayılan sıcaklık sayesinde yolcular rahat bir nefes aldı. Sabahattin not defterine, Bulgaristan ile Türküye arasındaki farkı kaydetti. Osmanlı artığı bu ülkenin , Birinci Dünya Savaşı'nın yaralarını kendi ülkesinden çok daha çabuk sarmış olmasına şaşırmış, biraz da içerlemişti.
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.