Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
Günler, Aylar, Yıllar
Günler, Aylar, Yıllar hayatın zorlukları karşısında hep diri kalabilen bir umudun romanı diyor arka kapağında gerçekten öyle hayata tutunmaya çalışan ihtiyar, kör köpeği ve bir mısır fidesinin hikayesi bu...
Kuraklık, Balou Sıradağlarında baş göstermiş, köylüler çareyi evlerini, yurtlarını terk edip su ve yiyecek bulabilecekleri yerlere göç etmekte bulmuş ve geride sadece ihtiyar ve kör köpeği kalmıştır, bir umudun peşinde bir mısır filizini büyütmek hasat etmek için uğraşırlar.
Günlerce gecelerce bu mısır filizinin, sapının etrafında bir baraka yaparak hayatta kalma mücadelesi verirler.
Bu çetin koşullarda zaman ve mekanın izleri silinirlen hayatta kalmak zorlaşmış ve adeta bir varoluş mücadelesine, inadına dönmüştür.
Beklemek hep umuttandır...
Umutsuz bir yaşamda; bir dal bir umut bile insanı hayatta tutabilir...
Varoluş hikayesi, çok akıcı, okunası...
Jaguar yayınevi ve çevirmen de iyi iş çıkarmışlar...
Hamlet
Babası Danirmarka Kralının öldürerek Danirmarka Tahtını ve annesi Kraliçeyi ele geçiren amcasından intikam almak için adeta bir varoluş mücadelesi veren Prens Hamletin hikayesi.
Emre Timur kitabın kapağına Varoluşçu Roman yazarak kitabı cezbedici hale getirerek kitabı okumaya heveslendiriyor.Yalnız önsözde keşke Cem Yılmaz'ın Palyaço hikayesi espirisinden esinlememiş olduğunu söylemeseydi. Bana biraz itici geldi. Çünkü kitap beklentimin ötesinde çıktı, hele ki final sahnesi.Tabi kitabın yazılış hikayesi böyle olduğu için çok da bir şey diyemiyorum.
Kitabın kapağında yazdığı gibi konu direkt bütün hayatını bir anda geride bırakıp, varoluş arayışına çıkan bir adamın hikayesiyle başlıyor. Tamanen kendinizi bu hikayeye odaklamışken müthiş bir finalle(film tadında) palyaçonun neden pat diye böyle bir karar verdiğini anlıyorsunuz.
Çok fazla kitabın içeriğiyle ilgili bilgi vermeden yazar emre Timur 'u tebrik etmek istiyorum. Yalnız şunu da belirtmek isterim ölümsüz bir yazar olmak istiyorsa biraz daha betimlemeler ve tasvirlere ağırlık vermeli. Seçtiği kaotik mekan ve hava müthişken, kurguya odaklanması(dönem okuyucu kitlesine göre haklı) kaotik ve karanlık ortamı geride bırakmış. Keyifli okumalar.
Batılı aklın ilerleme, gelişme, bilim ve teknoloji dediği şeylerin tamamı, insanın bu dünyadaki asıl varoluş hikayesi bakımından tamamen anlamsız ve zırva şeylerdir.
Devrim! Peki ama nasıl? Kitabın en çok çevirisinin yapılıp okunduğu ülkelerin başında gelen Türkiye, peki bu sadece Atatürk önerdiği için mi? Yoksa içinde anlatılanlardan kendimize pay mi çıkarıyoruz? Belki de 19. Yy sonları 20. YY başlarında gerçekleşen olayları günümüz Türkiye olaylarına mi benzetiyoruz? İşgalin yalnızca toprak parçasının yabancı bir ülke tarafından gasp edilmesi ile değil kültürün, ekonominin, eğitimin ilhak edilmesi olduğunu gösteren bu kitap Finlandiya'nın gelişim sürecini bizlere en derin gerçekliğiyle tasvirlemekte. 2020 Türkiyesinde sorunlar silsilesi içinde boğulurken, bunu 1 asır önce yenen bir toplumun biyografisi. Atatürk'ün fikir hazinesinde önemli bir yer kaplayan bu eser ideoloji ötesi bir varoluş hikayesi. Öz benliklerini keşfeden bir milletin yükselen ve ilerleyen kaderi. Beyaz Zambaklar Ülkesinde gelişimin her anının ve etkenlerinin tartışıldığı bir kitap.
Bu kitap hakkında ilk söyleyeceğim şey lütfen ama lütfen önsözü okuyun...️
Klasikleri sevmeseniz de edebiyat veya felsefeden hoşlanmasanızda mutlaka önsözünü okuyun, okuyun, okuyun.!.
Bir kitap cafe’de veya bir avm’de yani kitabı bulduğunuz her hangi bir yere giderseniz ayaküstü okuyabilirsiniz.
.
Bana göre kitap önsöz ve içerik olarak iki ayrı kitaptan oluşuyor. Önsözü başlı başına muazzam bir kitap. Sadece önsözü ile basılıp yayınlanmış olsaydı satış rekoru kıran bir eser olurdu..
.
Sis’in puslu yollarından ışıl ışıl ve net felsefe anlatımlarıyla geçerek, bitirdiğim kitaptan kısaca bahsedeyim.
.
Klasiklere olan tutkumu herkes bilir ilk defa bir İspanyol klasiği okudum. İnanılmaz derecede yoğun felsefe kaleme alınmış olsada neredeyse tamamı diyaloglardan oluşuyor olması kitabı akıcı hale getirmiş.
Merhamet, hainlik, riyakârlık, varoluş, sahtekarlık, yalan, ihanet, hayal, daha bir çok konu 225 sayfaya sığdırılmış.
Diyalogların kusursuz ilerlediği bir kitap ve yer alan karakterlerin betimlemeleri de çok yerinde ve güzeldi. Karakterleri özümsememek neredeyse imkansız.
.
Başlarda bir aşk hikayesi gibi gelsede sonradan varoluşun ve gerçekliğin sorgusuna dönüşüyor.
Ve son sayfalardaki kahramanlardan biri olan Orfeo adlı köpeğin iç sesi ve sonu kalbimi acıtmadı değil.
