Tüm koşuşturmalardan, kocaman kalabalıklardan geriye kalan bir yığın yalnızlık ve fazlaca fotoğraf karesi
Karışık duygular içinde, gülüşmeler ve hüzün ile kaplı duygu selleri sonrası, ağırdan bir veda havası.
Gitmeler yakın ve her gitmede belki de bir "hoşçakal" dan daha fazlası...
Anladım ki dört bir yanım artık "misafir nefesler" deryası...
Ey Kur-an ve rahmet ayı
sen Şehr-i Mübarek'sin,
Mü"minlere hem gereksin,
Sırat üstünde muratsın,
Elveda ey vahyi mübarek elveda,
Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda,
Elveda ey mübarek Ramazan elveda,
Elveda ey Kur-an ayı elveda.
open.spotify.com/track/5iHzba6mg...
Ekim 2013'de Favori Yayınları'ndan çıkmış, Leyla Sevgi'nin yazdığı bir deneme kitabı 'Gülümse Diye'.. 70 sayfalık eser Leyla Sevgi'nin ikinci kitabı.
Sayfa 12'de bir alıntısı var kitabında: "Eğer aşık olmamış ve aşkın mayasındaki o acıyı dibine kadar yaşamamışsanız, cümlelerimi klişe ve basit bulabilirsiniz.." demiş. Ayrılık cümlelerini ve umutsuzluk dolu satırları bazen abartılı bulabiliriz. Pembe bulutların kaybolup, kendi fakirhanesine apansız düştüğünde insanın içinde bulunacağı hâl, çoğu zaman aynadır insandan insana..
Sevenin hâlinden sevenler anlarmış sonuçta. Kitap bir veda havası estirse de 'gülümsemek lazım' demiş her şeye rağmen yine de. Acıya, üzüntüye, hayatın çeşitli sürprizlerine, kedere ve hüzne karşı. Tabii bunu yapabilmek için sabır ve şükürle harmanlanırsa hisler bir anlam katar insanoğluna. En zor, en ağrılı zamanlarımızda gülümseyebilmenin yanında gözyaşı da gerekli bazen. Yazarlar ve şairler ne kadar nutuk çekse de böyle konularda..
Gülümse DiyeLeyla Sevgi · Favori Yayınları · 02 okunma
Vardaesia | #kitapyorumu
"Çünkü bir canavara dönüşmenin en net yolu, o canavarın ayak izlerini takip etmektir."
Selamm. Bir seriye daha veda ettik. Bir tık kalbim kırık ama yapacak bir şey yok. Hemen yoruma geçelim. (Serinin diğer kitaplarının yorumu sayfamda mevcut)
Serinin cidden en Delirten kitabı oldu. Her şeyi sona saklamış yazar bu yüzden okurken çığlık çığlığa kaldım biraz. Ne sinir yaptım anlatamam xnjwnskxn
Öldü sandıklarım dirildi, öldü ve yeniden dirildi. Ne bu tantana
Baştan sona yazarın sinsice aralara sıkıştırıldığı detaylar bu kitapta çıkıyor. Tüm sırlar açığa çıkıyor. Ayrıca içinde bulunan savaş da artık kılıçları kuşatıldıği evrede.
Alex bu kitapta çok fazla şeyle ve kişiyle sınandı. Cesareti, kararlılığı inanılmaz hoşuma gitti. Bu seri okuduğum çoğu fantastiğe oranla bağları daha çok ön plana çıkarıyordu. Dostluk, aile ve her şey bir uyum içindeydi.
İlk kitabın yorumunda da dediğim gibi evrenin Harry Potter havası var. Ve bir potterhead olarak buna bayıldım. O samimiyet ,sıcaklık ve gizem unsurları burada da vardı. Herkese hitap edebilecek türden bir kitaptı. Verilen hayata dair mesajlar çok güzeldi. Karakter gelişimini okuyucuyu bogmadan yavaş yavaş lanse edilmişti. Sıkıldığım anlar oldu aslında son kitapta okuyucuyu çıldırtmak yerine bunu yayabilirdi yazar. Ama buna rağmen oldukça sevdim. Şans vermeniz gerektiğini düşünüyorum.
...
Aşksa bitti...
Gülse, hiç dermedik.
Bul kendini kuytularda, hadi dal!
Seninle bir bütün olabilirdik...
Hoşça kal gözümün nuru,
Hoşça kal...
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.
Bu, kırık ve incecik
Bir veda havasıdır.
Tutuşan ellerimden
Parmak uçlarına değen sıcaklık,
İncinen bir hayatın yarasıdır...
DOSTOYEVSKİ
Yazarı: Henri Troyat; Cem Yayınevi; Biyografi; 1973 basımı; Türkçemize Çeviren: Leyla Gürsel; Kapak resmi: Güner Ener;
461 sayfa (10) (21.05.2010)
Yukarıda künyesini yazarak tanıttığım, uzun yılları geride bırakmış olan bu kitap 1973 yılında, Ahmet Sarı Matbaası'nda dizimi ve basımı yapılmış, 'Cem Yayınevi'nden çıkmış
Dinlediğiniz için teşekkürler
Sewanee geçirdiği bir kaza sonucu bir gözüyle birlikte oyunculuk kariyerine ve hayallerine de veda eder.
Hayatın onun için çizdiği yolda sahne önünden arka kısma geçer ve sesli kitap anlatıcısı olarak kariyerine devam eder.
İşi gereği Las Vegas,a kitap fuarına katılması gerekir. Fuar sonrası arkadaşı ile kızkıza bir gece geçirmek için dışarı çıkarlar ama arkadaşı aniden gelen bir haber sonucu ayrılmak zorunda kalır.
Sewanee tesadüfen karşılaştığı gizemli ve çekici bir adamla harika bir gece geçirir.
Vegas dönüşü hem iş hem ailevi sorunlarla boğuşan Sewanee yıllar evvel çalıştığı bir yazarın son kitabı için yeni bir teklif alır. Başlarda çok sıcak bakmasa da beraber çalışacağı kişiyi duyunca ilgisini çeker ve işi kabul eder. Sektörde fırtınalar estiren Brock mcnight ile birlikte seslendirme yapmaya başlarlar işler beklenenden daha keyifli ilerler. Başlarda işle ilgili başlayan yazışmalar zamanda özel hayatada kaymaya başlar. Sewanee bu durumdan etkilense de aklı Vegas’ta karşılaştığı gizemli yakışıklıdadır.
İkilinin karşılaşmaları ise bambaşka bir süprizle olur .
Kitabın genel konusunu ben epey sevdim. Sizi öyle şaşırtan bir aşk yada aksiyonu yok ama sıcak sakin bir havası var. Sewanee ve Brock’un mesajlaşma ksımlarını çok sevdim hatta kahkaha attığım yerler dahi oldu. Bir tık ailevi mevzuların bu kadar fazla olmasını sevemedim. Orjinal okuma imkanım olmadığı için kıyaslama yapamıyorum lakin çeviri ve emisyon kısmında bariz eksikler olduğu hissediliyordu ama bunlar kitabı sevmeme engel olmadı .
Tek başıma yürüdüğüm yollar mühürlü
Sesimin ulaştığı yerler sedasız
Ellerim sıcaklığı yakan bir alev topu
Kış ayında tomurcuk veren sakura ağacı
Mevsimine kırgın
Nasibime arşınladığım yol çizgileri
Şerit değiştiriyor gözlerine
Araladıgım gökyüzü nevbahar
Sesimi duyar olduğum mısralar
Sevdadan bir esinti arar
Kekremsi bakışlar özüne düşman
Vapurda 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu annesine "Pişikojim bozulmuştu, deniş havaşı iyi geldi." deyince dudağımda beliren tebessümün hâlâ geçmemiş olması gibi bir gerçek var.
Öncelikle Roket Bilimkurgu Öykü Seçkisi'nin Plüton Yayın'dan ayrılmasından sonra bu boşluğu doldurmak için yeni bir öykü seçkisi hazırladılar. Bu öykü seçkinin konsepti Bilimkurgu-Fantazya olmasının yanı sıra Türkçe öykü seçkilerinin adlarında Türkçe değil ısrarla Grek ve Roma hatta Yabancı sözcüklerin seçilmesi furyasına dahil olan bu
Veda etmek. Aslında işin en zor yanı buydu: İnsan bir kez akıl hastanesine girdi mi, delilik dünyasında var olan özgürlüğe alışıyor, hatta ona bağımlı hale geliyordu. Sorumluluk altına girmek, ekmeğini kazanmak için çalışıp çabalamak, sıkıcı, rutin günlük işler yapmak zorunda değildiniz burada. Sabahtan akşama dek bir tek resme bakmak ya da bir kâğıdın üstüne saçma sapan çizgiler çizmekle oyalanabilirdiniz. Her şey hoşgörüyle karşılanıyordu, çünkü ne de olsa kişinin aklından zoru vardı. Kendisi de pek çok kez gözlemlemişti ki, çoğu hasta daha hastaneye girer girmez iyileşmeye başlıyordu, çünkü artık semptomlarını saklamak zorunda değillerdi, üstelik buradaki 'aile' havası nevroz ve psikozlarını kabullenmelerine yardımcı oluyordu.