Aslında herkesin çok özel bir hayat hikâyesi vardır. İş, sıradışı şeyler yaşamakta değil, ne yaşıyorsan onu hissederek hayatı bir peri masalı gibi yaşayabilmektedir. Peri masallarında da kahramanlar hep keyif yapmaz, sürekli mutluluk içinde yüzmezler. Mutluluğu yakalayabilmek için çoğu zaman acı çekmeleri, çok çalışmaları, hayatla kıyasıya mücadele etmeleri gerekir. Büyü, masalın sadece sonunda, onlar murada erip biz kerevete çıkınca değil, masalın en başında başlar. Bizler, prenses acılar içinde kıvranırken bile hissederiz o büyüyü. İçimizden prensesin yerinde olmak geçer. Amacımız acı çekmek değildir, masalın içindeki büyüye kaptırırız kendimizi. Gerçek olmadığını bilsek de, masalların içimize, ruhumuzun derinliklerine aktığını unuturuz bazen. O masalları ne uzaylılar uydurmuştur, ne de insan olmayan başka varlıklar. İnsan zihninin istekleri, arzuları, hayalleri, korkuları, yaşamak isteyip de yaşayamadıklarıdır o masallar. Çocukken çok severdim masal dinlemeyi. Büyüdükçe bana masal anlatan kalmadı ama bu sefer de hastalarım başladı anlatmaya. Üstelik bunları, o masalların gerçek kahramanlarından dinliyordum.
Kalbin Temizse Hikayen Mutlu Biter /Sen değişirsen dünya değişir!
Bir süredir kişisel gelişim kitabı okumuyorum. Zira bu konuda büyük bir rahatsızlığım var. Beni ne kişisel ne de toplumsal anlamda geliştirmiyor birçoğu. Gelişimi geçtim, psikolojime dahi iyi gelmiyorlar. "Hadi, sen istersen yaparsın!" Tarzında cümleler bende iş yapmıyor.
Tabii bazı kitap ve yazarları bu görüşün dışında tutabilirim.