“Size ihtiyaç fazlasından kurtulmanın bir yolun söyleyeceğim,” dedi Ernest. “Denize boşaltın. Her yıl yüz milyonlarca dolar değerinde ayakkabıyı, buğdayı, giyeceği ve tüm ticari metaları denize boşaltın. Bu sorunu çözmez miydi?"
Etrafına rahatlık yayan neşeli bir oruç tutmaz kişi, bütün yıl boyunca oruç tutan ve kendisinden başkasını düşünmeyen bencil sofudan daha iyidir. Oruç, ihtiyaç sahiplerine yiyecek dağıtan kimseye sevap kazandırır. Bütün gün kendine eziyet edip akşamleyin iftarda başkalarını düşünmeden tıka basa yiyen kişinin orucunun sevabı mı olur? Hayali bir takvâ ile bir köşeye çekilen cahil zâhit, sonunda iman ile kafirliği birbirine karıştırır. Su ve ayna billur berraklığındadır, ama birinin saflığını diğerinden ayırmak gerek.
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
[7] KÜRK MANTOLU MADONNA
"Kürk Mantolu Madonna", Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayınlanan en ünlü eserlerinden biridir. Bu roman, imkansız bir aşkın hikayesini anlatır ve aynı zamanda sürgün, yalnızlık, ölüm ve varoluş gibi temaları işler. Romanın ana karakterleri, deneyimsiz ve içine kapanık bir yapıya sahip olan Raif Bey ile Almanya’da tanıştığı Maria Puder arasındaki aşkı merkeze alır. Raif Efendi, sessiz, sakin ve kendi halinde bir adamdır. Maria Puder ise onunla bir ilişki yaşar, ancak bu ilişki karmaşık ve trajik sonuçlar doğurur. Maria Puder, Raif Efendi’yi gerçek bir aşkla sevmediği için ilişkileri sona erer. Raif Efendi, on yıl boyunca hayal kırıklığı içinde yaşar ve romanın başında anlatıcının gözünden gördüğümüz duruma gelir. Ancak Maria Puder’in ölümüyle ilgili beklenmedik bir haber alır ve hikâye bu noktada sona erer. Sabahattin Ali’nin dilinde derinlik ve insan psikolojisinin incelikleriyle işlenen “Kürk Mantolu Madonna”, edebiyatseverler için unutulmaz bir eserdir.
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
-
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021310,7bin okunma
Beni her türlü entelektüel meşgaleden uzak tutan zorlu bir eğitim döneminden çıktım. On yıl boyunca, hiçbir şey yaşamadım, hiçbir şey görmedim. İnsanın içinde korkunç bir boşluk, kafasını duvarlara vurduracak bir yaşama açlığı bırakan bu kandırmacaya bir son vermek istedim. Bu, benim için bir tutku gibiydi..
Sayfa 68 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Savaş sırasında çok acılar çekmiş yaşlı bir Romni tanıyorum. Naziler kadını kısırlaştırdılar. Kadın hayatta kalmayı başardı. Birkaç yıl önce, Alman hükümetinin ölüm kampları kurbanlarına para verdiğini duymuş. Emeklilik hakkını elde edebilmesi için, sadece bir muayeneden geçmesi, bir bakıma çektiklerini kanıtlaması gerekiyormuş. Kadın muayeneden geçip belgeyi alabilmek için en yakın dispansere gitmiş. Orada, kapı açılınca kimi görmüş? Kampta onu ameliyat eden doktoru. Bu gerçek bir öykü adamım. Bu dediklerim Leipzig'de oluyor, bundan dört yıl önce. Kadın annemdi, bir metelik bile alamadan, kısa süre sonra öldü.."
Sayfa 59 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
“Eskiden ünlü olmak isterdim. Ama artık bunu hiç önemsemiyorum. İstediğim tek şey sensin; yemekten, giysiden, şöhretten daha fazla açım sana. Bütün hayalim, başımı göğsüne yaslayıp ebediyete kadar uyumak ve bir yıl geçmeden bu hayal gerçek olacak.”
Siz tarafınız nedir?
Hepimiz elimizde bir kalemle yaşıyorduk. Kimimiz mürekkebini bir başkasından alıyordu, kimimizin kalemini bir başka el tutuyordu fakat her ne olursa olsun hepimize ait bir kalem vardı. Yıllar önce kendi mürekkebimi bulmuş, kalemimin üzerinden bütün eller çekmiştim. Sadece benim elim ve mürekkebim vardı. Her yıl o karaladığım sayfaları yırtıp atarken bir başkasının yaşamının bana ulaşmasına da izin vermiyordum.
Sayfa 97 - Ren YayıneviKitabı okuyor
"On yedi yaşındayken babamın tam bir aptal olduğunu düşünüyordum. Yirmi bir yaşında yaşlı adamın dört yıl içinde öğrendikleri karşısında şaşkına döndüm."
Sayfa 470 - Pegasus Yayınları
Yaaa aşık mı oldun sen :)
burada geçirdiğim dakikalar benim için bulunmaz bir mutluluk. Onları hayalimde döne döne yaşayacağım. Sizi bir gece, bir hafta, bütün bir yıl hayalimde canlandıracağım.
Reklam
Marco Polo Kimlerden Etkilendi?
Hasan Sabbah hareketinin kötü şöhret yapmasında ve onun kurduğu "terörist Haşhaşiler tarikatının elebaşısı" olarak Avrupa çapında yanlış tanıtılmasında Venedikli İtalyan seyyah Marco Polo'nun rolü büyüktür. İşin ilginç yanı, Polo, Hasan Sabbah'ın mekan tuttuğu o namlı Alamut Kalesi'ne ilişkin hikayelerini derlediğinde, hiçbir canlı gözlem ve izlenime dayanmıyordu. Dayanması da imkansızdı; zira, onun Horasan ile Kirman eyaletlerinden geçtiği 1273 yılında, Hasan Sabbah' ın kurup ardıllarınn devam ettirdiği Alamut Kalesi devletinin (veya beyliğnin) yerinde yeller esiyordu. Hülagu komutasındaki Moğolların, 1256'da Alamut'u kuşatıp yerle bir ederek Hasan Sabbah yanlısı Batınileri çil yavrusu gibi dağıtmalarının üzerinden tam 17 yıl geçmişti. Dolayısıyla Marco Palo'nun gezi anılarından yukarıda alıntıladığımız sözde gözlemler; yani "her tarafa dehşet saçan terörist fedailer, uyuşturucu kullanan fedai militanları, Alamut Kalesi'nin has bahçelerinde şehvet dolu bakışlarla dolaşan ahu gözlü emsalsiz huriler, Ab-ı Kevser ırmaklarıyla gözelerinden süt, bal ve şarap akan pınarlarla süslü gizli Cennet Bahçeleri, vs." etrafında oluşturulan hikayeleri, viraneye dönmüş Alamut'ta yerinde görüp izlemesi mümkün olamazdı.
Kitaplar Üzerine
Geçen hafta
Vefa Karagöktaş
Vefa Karagöktaş
sayesinde benim için bir nimet olan kitaplar üzerine düşündüm, bir şeyler yazdım. Hoşuma giden bir parçayı burada paylaşmadan da edemedim. Kitaplarıyla arkadaş olanlar ne dediğimi iyi anlar. Lise yıllarında hiçbir şekilde müşterek zevklere sahip olmadığım sınıflarda eğitim gördüm, kimseyle arkadaşlık kur(a)madım. O dönemlerde kitaplara sığındım ve o kitaplar benim arkadaşlarım oldu. Tom Sawyer ile maceralar yaşadım, Hüseyin Hüsnü Şen ve ailesiyle hemhâl oldum; bir olaya bir ailenin üç ferdi nasıl farklı bakıyor onu öğrendim, yaylalarda Yürekdede ile yürüdüm, Macbeth'ten hırsın insanı nelere sürükleyeceğini öğrendim, Beyaz Diş için hüzünlendim, Martı Livingston ile göklerde uçtum, Atticus ile bülbülü korudum, Ahmet Celal ile Milli Mücadele yıllarına gittim, Hercule Poirot ile suçlar çözdüm, Elizabeth ile kırlarda kitap okudum, Felatun Bey sinirlerimi zıplattı; Rakım Efendi beni sakinleştirdi... Kısacası ben kitapların dünyasında gezindim durdum tam dört yıl boyunca. Onlar bana yoldaş oldu, sıra arkadaşım oldu... Kitapları seviniz, kitapları seven insanları seviniz ki günleriniz okumakla geçsin; teknoloji çağının tahribatları kitapla ve hayırlı ilim öğrenmekle geçer, teknolojiyle değil. İlk vahiy, Alak Suresi… “Oku!” ile başlamıyor mu? Biz Müslümanlar okumayıp ibadet etmeyip de ne yapacağız?
eğer bir sermayedar olarak, çalışanınızın itaatkâr olmasını istiyorsanız,onu evlenip,aile kurmak ve de mümkünse otuz yıl vadeyle bir konut sahibi olmak konusunda ikna edin.
Oruç; insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Yani, Samanyolunda Ziyafet.
Sayfa 57 - PDF
Aşk dediğin yedi yıl mı ne! Giderek uzaklaşan çocukluk gibi, sanki biraz da kaybediyor saflığını. Ama hiç hissedilmemiş gibi de değil. Bir başkasıyla temas kurulduğu anda geri geliyor o coşku. Lakin yüzünü görmesem alışmam an meselesi yokluğuna. Tabii ya! Aşk da bir rutin en nihayetinde. Tekrarı uzadı mı sıradanlaşıyor!
Günay Aktürk
Günay Aktürk
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.