500 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Uğultulu Tepeler
Oncelikle tamamen kisisel fkirlerime dayanarak bir yorum yapmak istiyorum kitap hakkinda. Cok fazla beklentiye girerek okudugum bir kitapti. Beklentimi ne yazik ki tam olarak karsilamadi. Evet ask ve intikam duygularini birbirine cok guzel harmanlamis. Oyle ki okudugumuz diğer aşk romanlarindan büyük farki var kitabın . Ama oldukça yavan bir dile sahip, sanki edebilikten yoksun gibi geldi bana. Diger yandan karakterlerin kesinlikle psikolojik acidan degerlendirilmesi lazım. Kimse sağlıklı değil. Bir psikolog herhalde hepsine psikolojide tanimi olan bir hastaligin teşhisini koyardi. Kitap soylemek istedigi seyi asla üstü kapalı bir şekilde soylemiyor. Yorucu bir kitap degil. Okudugunuz seyin uzerine cok fazla düşünmenize gerek yok. Bazen boyle kitaplar okumaya da ihtiyac duydugumuz zamanlar oluyor. Uzun soluklu ve zor bir kitap okuduktan sonra dinlenmek icin ugrayabileceginiz bir durak olabilir Uğultulu Tepeler.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Martı Yayınları · 201241,7bin okunma
Aquino'lu Thomas
"Geç Ortaçağ'ın en büyük ve en önemli filozofu, 1225 ten 1274'e kadar yaşamış olan Aquino'lu Thomas'tı. Roma ile Na poli arasında bulunan Aquino adlı küçük bir kentte doğmuş, Paris'te öğretmenlik yapmıştı. Ondan 'filozof olarak söz ettim, ama bir o kadar da tanrıbilimciydi. Zaten o zamanlar felsefe ile tanrıbilim birbirinden pek ayrılmıyordu. Kısaca diyebiliriz ki, Ortaçağ'ın başında Augustinus'un Platon'u yaptığı gibi, Aquino'lu Thomas da Aristoteles'i Hıristiyanlaştırmıştır.."
Sayfa 204 - Pan
Reklam
"Bir zamanlar beynim de vardı kalbim de. İkisini de denemiş biri olarak daha çok bir kalbim olmasını tercih ederim."
Sayfa 26 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Inter Miami'nin milyarder sahibi Jorge Mas, Lionel Messi'ye kazançlı bir bahis yaptı ve bir zamanlar son sırada yer alan kulübü hızla MLS'nin ikinci milyar dolarlık franchise'ına dönüştürdü. Ancak Messi'nin gelişi takımı için bir fırsat penceresi açsa da, Mas acil bir zorlukla karşı karşıya—36 yaşındaki Messi sonsuza kadar oynayamaz ve kaçınılmaz ayrılışı Inter Miami'nin ilerlemesini geri almakla tehdit ediyor
Hayatımda şu veya bu şekilde bir kütüphanemin olmadığı hiçbir zaman dilimi aklıma gelmiyor. Kütüphanelerimin her biri bir nevi çok katmanlı otobiyografilerdir; her kitap onu ilk kez okumuş olduğum ânı içerisinde muhafaza eder. Sayfa kenarlarındaki karalamalar, kitabın başındaki boş sayfaya atılmış muayyen bir tarih, bugün esrarını koruyan bir sebepten dolayı sayfanın tekini işaretleyen sararmış bir otobüs bileti -bunların hepsi de bana o zamanlar kim olduğumu hatırlatma çabası içindedirler.
Sayfa 18 - Yapı Kredi Yayınları, 2022
Yalnız yaşamaya alıştıkça karısı da yavaş yavaş aklından çıktı. Başına buyruk olmanın verdiği zevki, bu yeni zevki tattıkça, yalnızlığı artık eskisi gibi çekilmez bir şey saymıyordu. Şimdi yemek saatlerini değiştirmek, hiçbir sebep göstermeden eve girip çıkmak, pek yorgun olduğu zamanlar yatağına, kollarını bacaklarını uzatarak geniş geniş serilmek elindeydi. Kendine nazlı nazlı baktı ve eşin dostun teselli sözlerini dinledi. Karısının ölmesinin ona mesleğinde de faydası dokunmuştu; çünkü bir ay onun sözünü edip: “Zavallı delikanlı, ne felaket!” demişlerdi.
Reklam
Bence hayatın henüz başlarındayken bir seçim yapmalı: ya faydalı olanı ya da güzel olanı seçmeli ve sonuna kadar bu seçim benimsenmeli. Ben de bir zamanlar birini ötekiyle birleştirmeye çalıştım. İmkânsız bir şey bu; seni ya bir yıkıma götürür ya da alçaltır.
Sayfa 15 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Animus ve anima, büyük ölçüde sempati ve antipatiden sorumludur. İdeal imgeler olduklarından birbirlerine ölümcül bir şekilde çekim duyarlar; bu da sonunda söz konusu bireylerin tamamen hayal kırıklığına uğramasına neden olur. Yansıtma her zaman ilk görüşte yaşanır. Garip, eski bir tanışıklık hissi doğar; sanki bir zamanlar biri diğerini tanıyormuş gibi. Kötüsü, insanın gerçekliği görme yeteneği kaybolur; bu figürler herkesi ele geçirirler. Ancak bu noktada, bilincimizin hala tam olarak gelişmekte olduğu ve çevremizde her zaman bizden daha bilinçli veya daha az bilinçli bireylerin olacağı da unutulmamalıdır. Kendimizi veya başkalarını anlamayı bıraktığımızda, her zaman birtakım duygular üretiriz. Başka bir deyişle, duyguların hemen içinden geçtiği adaptasyon sistemimizde boşluklar oluşur ve duygular hüküm sürdüğünde anlaşmak olanaksızlaşır. Durum böyle olunca, araya umutsuzca yapılan tartışmalar girer ve önyargılarımızın kurbanı oluruz. Öyleyse, apriori yargıların tüm ağırlığından kurtulmak için tek bir kötü deneyim yeterlidir. Bunun aksine, tek bir iyi deneyim ile her şeyi gerçeklikten uzak, toz pembe bir ışıkta görebiliriz.
Sayfa 106
Bir kent kırgınıydım o zamanlar. Bu ne demeye gelir, dünyada anlatamam. Aradan onca zaman geçmiş, nereden bileyim. Ben kent kırgını diyeyim, siz ne anlarsanız anlayın artık.
Sayfa 48 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Hayal dünyası incinir, yorulur da… Sonsuz dedikleri hayal, sürekli bir gerginlik içinde bulunmaktan tükeniyor. Çünkü zaman geçip insan olgunlaştıkça, eski ülkülerin yerine yenilerini koyamayınca yıkıntılar arasından yeni bir şeyler bulup çıkarmak zorunluğu oluyor. O zaman hayalci, tıpkı ateş yakmak isteyince, sönmüş külleri karıştırarak köz aradığımız gibi, vaktiyle kalbini duygulandırıp gözlerini yaşartan eski hayallerini canlandırmaya çalışıyor. Biliyor musunuz Nastenka? Ben artık o anlamsız, ürünsüz, ama ruhumun aziz saydığı hayal dünyasına hoşça kal dedim. Yalnızca arkada kalan tatlı bir geçmiş gibi anımsıyorum. Bu dünyanın bana anı olarak bıraktığı yerleri zaman zaman dolaşarak, halin içinde geri gelmez geçmişi yaşamayı pek severim. Bunun için bir gölge gibi amaçsız ve başıboş şehrin ıssız sokaklarında sık sık dolaşırım. Neler anımsarım o zamanlar…
Sayfa 18
Reklam
İşte Ben Ben alışılmamış bir insanım biliyorum Bir karanlıktır ben de pırıl pırıl zamanlar Mağrur kalbim her yerde asi ve yalnız Neyleyim umduğum gibi çıkmadı insanlar. Herkes bir şey aldı götürdü benden Dağıttım kaç yıl sevgilerimi cömertcesine Gözlerim bir vefa arar, arar da bulamaz Nicedir hasret kulaklarım bir dost sesine Bilirim, çoğu gün hüzünlüdür bakışlarım İçimde biri ağlar güldüğüm zaman bile Gömerken kalbime bütün arzularımı Yanarım yaşanmamış anıların özlemiyle Sevdiğim mahzun şarkılardır, hüzünlü resimler Garip akşamlarda yaşadığımı anlarım Çevremde kim varsa konuşur durmadan Ben hep bir heykel asaletiyle susarım. Gecenin bir yerinde teselliler biter de Dağıtır saçlarımı onun güzel elleri Kokusu rengi kalır ellerinin gecelerde Doğan gün uzaklardan getirir sevdiğimi. Ümit Yaşar Oğuzcan
Seni sevmediğim zamanlar bile sana aşıktım o denli bir türlü vazgeçemedim senden İhaneti soracak olursan unutkanım bilirsin keşke o güne dönsem de nedeni bulabilsem ama kendim için veya sana ihanet etmek adına hiç birşey yapmadım
Hayalcinin tam bir tanımını yapmak gerekirse; insandan çok, ara kademede bir yaratık, demek yerinde olur. Oturmak için çoğu zaman cehennemin bucağındaki yerleri seçer. Gündüz ışığından kaçmak istiyormuş gibi, oralara sığınır. Bir köşeye yerleşince de, sümüklüböceğin duvara yapışması gibi, ayrılmak bilmez. Daha doğrusu, bu bakımdan hep evciğiyle birlikte yaşayan kaplumbağaya benzer. İsli, nursuz, sigara dumanı sinmiş ve mutlaka yeşile boyalı şu dört duvara karşı bu bağlılık nedendir dersiniz? Niçin bu gülünç adam, eksile eksile tek tük kalan ahbaplarından biri evine gelince onu şaşkın, utangaç, hatta renkten renge girerek karşılar? O kadar ki, içeri adım atar atmaz insanın, bu evde ya bir cinayet işlenmiş ya da kalp para basıyorlar diyesi gelir. Yahut da, ev sahibi; sanki ölmüş bilinmeyen bir şairin dostu olarak ve hareketini “Kutsal bir ödev”. diye adlandırarak, basımevlerinden birine imzasız bir mektup hazırlamış, şimdi de, basılması için birtakım şiirler çiziktirmekle uğraşmaktadır. Niçin ev sahibiyle konuğu bir türlü konuşacak söz bulamazlar? Başka zamanlar çalçene, kahkahası bol olan, latif cinse ilişkin ve öbür neşeli konuları seven adamın dili neden tutuluverir? Bu ilk ve herhalde son ziyarette –çünkü böyle bir karşılaşmadan sonra ikinci kez gelmeyi aklından geçirmez tabii– niçin ziyaretçi de ev sahibinin şaşkın, donuk halini görünce onun gibi olur? Hele ev sahibinin konuşmayı canlandırmak için karşısındaki gibi, toplum hayatına, kadınlara ilişkin konularda bilgili görünmek, kendini yanlışlıkla kapısını çalan zavallı konuğun zevkine uydurmak istemesine ne demeli?
Sayfa 13
Erkek değil kadın gibi yazdılar(ne olursa olsun kendin olmak, karizmatik)
Bunu yalnızca Jane Austen ile Emily Brontë yaptılar. Belki de başarılarının en büyüğüdür bu. Erkek değil kadın gibi yazdılar. O zamanlar roman yazan binlerce kadın arasında bir tek onlar ebedi pedagoğun, şunu yaz, bunu düşün, türünden, sonu gelmez öğütlerini hiç umursamadı. Kâh homurdanan, kâh dayatmacı, kâh baskıcı, kâh üzgün, kâh afallamış, kâh öfkeli, kâh babacan olan o ısrarlı sese...
Günaydın
Siz geniş zamanlar umuyordunuz, Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Behçet Necatigil
Behçet Necatigil
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.