Oldukça mutlu gözüken bir çocuk aslında açığa vurmayacağı ya da vuramayacağı korkunç şeylerden mustarip olabilir. Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocuk­luklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözükü­yor.
Benim fikrimce aşk diye ayrı, mücerret bir mefhum yoktu. İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyorlardı. Kadınla erkek arasındaki sevgiye hakiki ismini vermemek bir nevi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildi. O zaman Maria şahadet parmağını
Sayfa 107 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
– Anna Andreyevna, madrabazın biri! O, seni de beni de bütün dünyayı da aldatır! Öteki bayanla sorunu daha iyi halledeceğini bildiğim için seni bekledim. – O bayan da kim? – Mme Andrakova. Ben her şeyi biliyorum. Onun sendeki mektuptan korktuğunu kendin söyledin… Utanarak: – Hangi mektup? Yalan söylüyorsun… Onu gördün mü, diye homurdandım. –
YANLIŞ GİDİYORUZ İlçe Ortaokul Almanca Öğretmeni bir arkadaşına şu mektubu yazıyordu: Sevgili.............. Burda boğuluyorum artık. Edebiyat yapmıyorum. Gerçekten boğuluyorum, hava yetişmiyor, soluğum kesiliyor. Hıdırlık Doruğu'nda insanı yere çalan sert yel bile, ciğerlerime boğucu gaz gibi doluyor. Ancak kendimi bilmemesiye, kendimi
O yüzden de küçük bir kaydırmayla, eksikliğini çektiğimiz şeyin hiç olmamış olduğu bilgisinin üstünü örter, onu bir kayba dönüştürürüz; bir zamanlar sahip olduğumuz, ama şimdi kaybettiğimiz, elimizden alınmış, çalınmış bir şeye. Eh, onu da yolda yürürken cebimizden düşürmediğimize göre, mutlaka birileri çalmıştır bizden. Koparıp almıştır. O zaman çözüm kolaylaşır: Bizdeki eksiği çalan birilerini yaratır, hayatımızın geri kalanını onlara kızarak geçiririz. Bu birileri Yahudiler olabilir, Müslümanlar olabilir, Siyahlar olabilir, "Entel" ler olabilir; bizim gibi olmayan herhangi birileri.
İhtimam göreceğimize dair evrimsel bir beklentiyle doğmuştuk. Bizim için son derece gerekli olduklarını içgüdüsel olarak bildiğimiz şeylerden yoksun bırakılmak; yani dikkate alınma, kabul görme, takdir edilme, şefkat görme ve olduğumuz gibi olmamıza izin verilmesi gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılandığı güvenli bir yuvadan yoksun büyümek, içimizde haksızlığa uğramışlık duygusu bırakır. Çocukluğumuzda eksik kalanları hayatımız boyunca hissederiz, bir şeyler eksiktir, bize gelmesi gereken bazı şeyler hiçbir zaman tam anlamıyla gelmemiştir; o zamanlar, hatta şimdi hâlâ özlemini çektiğimiz bir şeyler yeterince karşılanmamıştır. İhtiyaçlarımız karşılansın diye yanlış saraylarda dolaşırız. Kendimizi bu yolla güçsüzleştiririz. Yanlış şeylerin peşine düştüğümüz müddetçe bulduklarımız da az olur.
Sayfa 59
Reklam
158 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.