25. Hiç sahip olmadığımız, sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu bile bilmediğimiz bir şeyin yokluğu, tekinsiz bir duygu verir bize. Yok, ama olsa ne olacaktı? Daha mı güzel olacaktım? Daha mı akıllı, daha mı zeki, daha mı cazip? Yoksa hiç bilmediğim, tanımadığım başka bir şey, başka biri mi olacaktım? 26. O yüzden de küçük bir kaydırmayla, eksikliğini çektiğimiz şeyin hiç olmamış olduğu bilgisinin üstünü örter, onu bir kayba dönüştürürüz; bir zamanlar sahip olduğumuz, ama şimdi kaybettiğimiz, elimizden alınmış, çalınmış bir şeye. 27. Eh, onu da yolda yürürken cebimizden düşürmediğimize göre, mutlaka birileri çalmıştır bizden. Koparıp almıştır. O zaman çözüm kolaylaşır: Bizdeki eksiği çalan birilerini yaratır, hayatımızın geri kalanını onlara kızarak geçiririz. Bu birileri Yahudiler olabilir, Müslümanlar olabilir, Siyahlar olabilir, "Entel"ler olabilir; bizim gibi olmayan herhangi birileri.
Düşler - Histeri Üzerine
_Düşler, bilinçaltına giden kraliyet yoludur. Freud _Düşlerde akıl hastalarının yaşadıklarını yaşarız. Wundt _Deli, uyanık bir düş görendir. Düşler bize, gizli doğamızı göstermek ve ne olduğumuzu değil, eğer başka bicimde yetiştirilseydik ne olabileceğimizi ortaya koymak için vardır. Kant _Düşte insanın gerçek karakteri ortaya çıkar. Düşler, kısa
Reklam
rıfat bey ve saliha hanımın mektuplaşmaları
Ruhum Saliha'm! işte altı ay oldu ki görüşemiyoruz. Çok özledim. Allah vere de bir daha görüşelim. Bir daha birbirimizi dünya gözüyle görelim! Ah!.. O beraber olduğumuz zamanlar!.. Ah o zamanlar! Nasıl da su gibi geçti o günler. Şimdi bizim için bir dakika bin yıldır. Saliha'm, bundan sonra hiç olmazsa mektuplarla görüşelim. Gülizar'la bu mektubun cevabını gönder. Şimdilik bu kadarla yetinirim. inşallah pek yakında görüşürüz. Allah'a ısmarlarım! Ah!.. Ah!.. Ah!.. Rıfat Bu mektubu okudum, tekrar okudum, belki ezberledim. Her bir harfini gönlüınce uzun uzadıya yorumladım. Biraz teselli oldum. Yüzüm biraz güldü, gönlüm biraz açıldı. Hokka kalemini aldım ve şu cevabı yazdım: Candan Azizim Rıfat'ım, Mektubunuzu aldım. Dünyalarca memnun oldum. Belki taze hayat buldum. Ah, ne diyorum!.. Bu memnuniyet kıyas kabul etmez. "El-Mürâsele nısfü'l-muvâsala"* derler. Kavuşmak ne büyük şey, kavuşmak, ah... Mektuplaşmak da onun yarısı, değil mi ya! Ah Rıfat'ım, senden ayrı halim nasıldır, hiç tarif istemez. Hemen Allah bizi birleştirsin! Başka elimizden ne gelir. Şimdilik bundan fazla yazamam. Üç gün de yazsam gönlümün derdini anlatamam. Fakat vakit müsait değil. ikinci mektubunuzu beklerim. Allah’a ısmarlarım!.. Ah!.. Ah!.. Saliha
"El-Mürâsele nısfü'l-muvâsala"= mektuplaşmak kavuşmanın yarısıdır
_Kitap okumayan cahil halk kitlesi, edebiyatın yarattığı zihinsel devrimden etkilenmemiş olarak kalır. Bu yüzden Avrupa’da sözlü olarak bugüne gelmiş olan boş inançlar, genellikle dinden çok daha eski ve ilkel tiptedir. Eğitimli dünyayı baştan aşağı sarsmış ve değiştirmiş olan büyük entelektüel güçler, köylüleri pek etkilememiştir. Onlar, en
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
_Asıl mesele, şimdiye dek kimsenin görmediğini görmek değil fakat daha çok şimdiye dek kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünmektir. Dolayısıyla bir filozof olmak, doğa bilimcisi olmaktan çok daha fazla şey talep eder. _Orta çağlar bize tecrübe etmeksizin düşündüğümüzde nereye gideceğimizi gösterdi. Yaşadığımız yüzyıl da düşünmeksizin tecrübe
Reklam
272 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.