Ayaklarım, istediği kadar kadide dönmüş, dikenler içinde kalmış, dizlerim tiril tiril titremeye başlamış olsun... Üstelik sırtıma, Büyük Sahra'nın bütün kumları yüklenmiş bulunsun... Basacağım efendim, basacağım efendilerim ve yürüyeceğim! O'nun izniyle...
Mazlûm ve mütevekkil kadıncağız çıkıp gitti. Onun arkasından o kadar gözyaşı zaptettim ki, onları Topbaşı kasvet ocağının, asırlık, şerha şerha, süngere dönmüş duvarlarına verseydim, içemezdi, yutamazdı, alamazdı bu duvarlar...